Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Anladınız mı beni? Çarmıhtakine karşı Dionyssos..."
Bugüne değin “doğru” (Wahrheit) dedikleri ne varsa yalanın en kötüsü, en iki yüzlüce, en iğrendirici biçimi olarak açığa çıkarılmıştır: o kutsal “sözde neden”, insanlığı d ü z e l t m e k , gerçekte yaşamın iliğini, kanını emecek bir kandırmaca olarak töre bir kan emicilik olarak ortaya çıkarılmıştır: Törenin ne olduğunu bulan, onunla birlikte
Ecrasez l'infame! : Ezin alçağı! (Voltaire'in kiliseyi kastederek söylediği söz.)Kitabı okudu
Bir insan türüne değer biçmek için onun sürüp gidişinden ne sonuç çıkarılıyor bu düşünülmelidir – varoluş koşullarını bilmelidir onun. İyilerin varoluş koşulu bir y a l a n d ı r : başka bir deyimle gerçekliğin temelde ne türden olduğunu, hangi anlamda alınırsa alınsın, görmek i s t e m e m e k t i r . Oysa gerçek tüm iyiliksever içgüdüleri gerektirecek, o beceriksiz, iyi ellerin ikide bir kendi işine karışmasına göz yumacak türden d e ğ i l d i r. Genelde tüm türden s a k ı n c a d u r u m u n u bir karşı çıkış, ortadan kaldırılması gereken bir şey diye anlamak, e ş s i z b i r n i a i s e r i e ‘dir [bönlük] tümden ele alınırsa, sonuçları bakımından açık bir yıkım, korkunç bir salaklıktır.
Reklam
…bundan daha da önemlisi, düşünce konusunda gittikçe kendine çeki düzen vermeye çalışan, gittikçe uyuşuk duruma gelen, içgüdü yönünden yoksullaşan Alman ulusuna saldırmaktır sanırım. Ellerine ne geçerlerse yiyorlar hep, karşıtlarla besleniyorlar, ister “inanç” olsun, ister “bilimsel düşünce”, ister “Hrıstiyanlığa özgü sevgi” olsun, ister évangile
Zerdüşt’ü yazdığım yıllar, özellikle de ondan s o n r a k i evre korkunç bir mutsuzluk dönemi olmuştu. Pahalıya mal olur insana ölümsüzlük: bin kez ölür insan daha yaşarken bunun karşılığında. –Bir şey vardır büyük işin öç alması diye. Yapıt olsun, edim olsun, bir kez tamamlanmaya görsün büyük iş, yapanın karşısına dikilir. Bu işi yaptığından g ü
Şöyle bir göz atalım yüzyıl sonrasına, benim iki bin yıldan beri doğaya karşı olumsuz girişimlerden ve insanın yozlaştırılmasından yakınmam etkili olmuş, başarıya ulaşmıştır, diyelim. Yaşamın bu yeni kesimi, görevlerin en büyüğünü, daha yüksek bir insanlık yetiştirmenin sorumluluğunu yüklenecek, bunun bir bölümü olarak da soysuzlaşmış, asalaklaşmış her nesnenin acımaksızın yok edilmesini üstlenecek. Dionyssosça bir durumun bile yeniden ortaya çıkabileceği o y a ş a m s a l b o l l u ğ u yeryüzünde olanaklı kılacaktır. Ben t r a g i k bir çağı bildiriyorum: insanlık en acımasız, en zorunlu savaşları, u f a k b i r a c ı d u y m a k s ı z ı n arkada bıraktığı evrede, yaşamı onaylamanın en yüksek sanatı olan tragedya yeniden doğacaktır.
İnsan kendi kendisinin çok uzağında kaldığını bilmediği sürece, kim olduğunu sezmedikçe, varlığının bilincine ulaşır. Bu açıdan bakılınca yaşamdaki h a t a l a r ı n, kimi evrede gidilen yan yolların ve sapmaların, gecikmelerin, “kararlılıkların”, ağırbaşlılığın, ödevlere emek vermelerin ödevin ötesine geçmesinin kendilerine göre birer anlamı ve değeri olduğu görülür. N o s c e t e i p s u m [ kendini tanı ] yokluğa götüren bir yoldur; oysa kendini unutmak, kendi kendini y a n l ı ş a n l a m a k , kendi kendini küçültmek, daraltmak, - orta değere indirgemek aklın kendisidir.
Reklam
Artık ne üstlenmek, ne görev yüklenmek, ne benimsemek, ne de tepki göstermek…Bu tutum ölüm karşısında yiğitlik değildir hep, en korkulur durumda yaşamın korunması olarak bu yazgıcılığın güçlü sağduyusu sindirimsel işlemin yozlaşmasından, yavaşlamasından dolayıdır, daha doğrusu bir türlü kış uykusu isteğidir. Bu anlayışla birkaç adım ilerleyince bir gömütün içinde haftalarca uyuyan Hint fakirine ulaşırız…Tepki göstermek tükenmeye yol açtığından hiç tepki göstermemeli artık: olayın mantığı böyle. İnsanı hınç duyguları gibi hızlı tüketen başka bir şey yoktur. Kızgınlık, sayrısal güceniklik, öç alma güçsüzlüğü, öç alma isteği, susuzluğu, her türlü ağu kusma – tüm bunlar bitkin bir insan için en kötü tepki türleridir: sinirsel gücün hızla tükenişi, zararlı salgıları sözgelişi midede safranın sayrısal kabarması bununla bağlantılıdır. Hınç, bir sayrı için, yasaktır- k ö t ü c ü l olandır: üstelik en doğal eğilimdir. – Bu gerçeği o derin fizyolog Buda kavramıştı. Birtakım acınası yaptırımlarla karışmış olan Hıristiyanlıktan ayırmak için, s a ğ l ı k k o r u m a diye nitelenen onun “dini”nin etkisi hıncın yenilgisine dayanmaktadır: ruhu h ı n ç t a n kurtarmak.
B i r ! Ey insan! Kulak ver! İ k i ! Derin gece yarısı ne söyler? Ü ç ! "Uyudum, uyudum –, D ö r t ! "Uyandım derin rüyalardan: – B e ş ! "Derindir dünya, A l t ı ! "Daha derindir, gündüzün düşündüğünden. Y e d i ! "Derindir acısı –, S e k i z ! "Haz – daha derindir yürek acısından: D o k u z ! "Acı der ki: Git ve bit! O n ! "Oysa tüm hazların istediği bengilik –, O n b i r ! "– Derin mi derin bengilik!" O n i k i !
Sayfa 231 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, IX. Basım, Mayıs 2016Kitabı okuyor
Ayplanmaktan ve dislanmaktan k o r k t u g u i ç i n o r i j i n a l d ü s u n c e v e p r o j e l e r i n i uygulayamayan pek çok insan bilirsiniz. Dis denetimin yogun ve etkili oldugu Anadolu'da bu durum daha sik yaşanmaktadır. Eric Hoffere göre köyde yasayan hiçbir insan orijinal bir eser üretmemiştir. Bu nedenle de insan gerçek kimliğini şehirdebulmuştur
Sokrates'in Sorunu §10
Sokrates'in yaptığı gibi, a k l ı bir tiran yapmak gerekiyorsa, başka bir şeyi tiran yapma tehlikesi hiç de küçük olmamalı. Akılcılık o zamanlar bir k u r t a r ı c ı olarak düşünülmüştü, ne Sokrates'in ne de "hastalarının" keyfine kalmıştı akılcı olmak — de rigueur'dü,* onların s o n çaresiydi bu. ______________________ * de rigueur (Fr.): zorunlu, kaçınılmaz.
Reklam
A m a d i l e d i ğ i n k a d a r u z a ğ a g i t: H e p a y n ı g ö k y ü z ü n ü p a y l a ş a c a ğ ı z.
Sayfa 98
D e v r i m ö ğ r e t i s i n d e b i r k u r u n t u . ¬–Güzel insanlığın en gururlu tapınağının derhal, neredeyse kendiliğinden yükseleceği inancıyla, tüm düzenlerin yıkılmasını coşku ve belagatle isteyen politik ve sosyal hayalperestler vardır. Bu tehlikeli düşlerde hala insan doğasının mucizevi, başlangıçsal ama adeta ü s t ü ö r t ü l m ü ş iyiliğine inanan ve bu örtmenin tüm suçunu topluma, devlete, kültürdeki eğitim kurumlarına yükleyen Rousseau’nun batıl inancının yankıları duyulur. Ne yazık ki böyle her devrimin, en yabanıl enerjileri en eski çağların çoktan gömülmüş korkunçlukları ve ölçüsüzlükleri olarak yeniden dirilttiğini, tarihsel deneyimden biliyoruz: yani biliyoruz ki bir devrim elbette donuklaşmış insanlıkta bir enerji kaynağı olabilir, ama asla insan doğasının biz düzenleyicisi, yapı ustası, sanatçısı, yetkinleştiricisi olamaz. – V o l t a i r e ‘ i n ölçülü, düzenlemeye, arındırmaya ve yeniden inşaya eğilimli doğası değil, R o u s s e a u’ n u n tutkulu budalalıkları ve yarı-yalanları uyandırdılar devrimin iyimser tinini, ona karşı şöyle sesleniyorum ben de: “Ecrasez l’infame!” [ Ezin alçağı! ] A y d ı n l a n m a v e i l e r i c i g e l i ş m e n i n t i n i onun yüzünden kaçırılmıştır çok uzağa: bakalım – herkes kendinde baksın – onu geri çağırmak olanaklı mı?
S o n a v u n t u a r a c ı o l a r a k k e n d i n i b e ğ e n m e . –Kişi bir talihsizliği, entelektüel eksikliğini, hastalığını, bunda önceden belirlenmiş yazgısının, sınanışının ya da daha önceden işlediği bir suça verilmiş gizemli bir cezanın görülebileceği bir biçimde yorumluyorsa, böylelikle kendi varlığını ilginç kılar ve düşüncesinde kendini öteki insanların üzerine çıkarır. Gururlu günahkar, tüm dinsel tarikatlarda bilinen bir figürdür.
C a n s ı k ı n t ı s ı v e o y u n . –Gereksinim bizi işe zorlar, işin geliriyle gereksinim doyurulur; gereksinimlerin hep yeniden doğması bizi işe alıştırır. Gereksinimin doyduğu ve adeta uykuya yattığı aralarda, can sıkıntısı çöker üstümüze. Nedir bu? Çalışmaya alışmaktır, şimdi yeni, fazladan bir gereksinim olarak kabul ettirir kendini. Kişi çalışmaya ne denli çok alıştıysa, hatta belki gereksinimlerden ne denli çok acı çektiyse, can sıkıntısı o denli güçlü olacaktır. İnsan, can sıkıntısından kurtulmak için ya öteki gereksinimlere yetecek ölçüde çalışır, ya da oyunu, yani genel olarak çalışmaya duyulan gereksinimden başka bir şeyi doyurması gerekmeyen bir çalışmayı icat eder. Oyundan bıkan ve çalışmasını gerektirecek yeni gereksinimler duymayan kişi, bazen oyunla ilişkisi havada süzülmenin dans etmekle, dans etmenin yürümekle ilişkisine benzer üçüncü bir durumu, mutlu, dingin bir devingenliği ister: sanatçıların ve filozofların mutluluk vizyonudur bu.
"Benim a d ı m Tairneanach, marifetli Dubhmadinn soyundan, Murtcuideam ve Fiaclanfuil'in o ğ l u . " Ejderha a y a ğ a k a l k ı n c a a ç ı k l ı ğ ı n e t r a f ı n ı saran a ğ a ç l a r ı n üst d a l l a r ı y l a a y n ı hizaya geldim ve b a c a k l a r ı mı biraz daha s ı k t ı m. Ama alana varana kadar bunu u n u t a c a ğ ı n ı v a r s a y ı y o r u m, o yüzden ben k a ç ı n ı l ma z olarak ismimi h a t ı r l a t ma k zorunda kalana kadar bana Tairn diyebilirsin."
365 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.