mü’minlerin annesinden “En Sevgiliyi” dinleyelim.
Aziz kardeşlerim herkes sevgiliyi anlatır. Ama leylaya mecnunun gözü ile bakmayanlar onda bir şey göremezler. Sözlerine “Aişe binti Ebubekir Habibetü Habîbullah” (Ebubekir Kızı Aişe, Habibullahın Sevgilisi) diye başlayan mü’minlerin annesinden “En Sevgiliyi” dinleyelim. [1] “Yusuf’u gördüklerinde bu bir melektir diyen kadınlar, Benim efendimi
Ey eski çağların cihangir Asya ordularının kahraman askerlerinin torunları olan muhterem din kardeşlerim! Beşyüz senedir yattığınız yeter! Artık Kur'ânın sabahında uyanınız. Yoksa Kur'ân-ı Kerîm'in güneşinden gözlerinizi kapatarak gaflet sahrâsında yatmakla vahşet ve gaflet sizi yağma edip perîşan edecektir. Kur'ânın mecrâsından ayrılarak birleşmeyen su damlaları gibi toprağa düşmeyiniz. Yoksa toprak gibi sefâhet ve şehvet-i medeniye sizi emerek yutacaktır. Birleşen su damlaları gibi, Kur'ân-ı Kerîm'in saâdet ve selâmet mecrâsında ittihâd ederek, sefâhet ve rezâlet-i medeniyeyi süpürüp, bu vatana âb-ı hayat olan, Hakikat-i İslâmiye sularını akıtınız. O Hakikat-i İslâmiye suları ile bu topraklarda îmân ziyâsı altında hakîki medeniyetin fen ve san'at çiçekleri açacak, bu vatan maddî ve manevî saâdetler içinde gül ve gülistana dönecektir. İnşâallâh!..
Reklam
Hüsnü Bayram’dan Diyarbakır’da birlik beraberlik mesajı!
Barış Pınarı Harekâtı’nda, ABD’den sonra İdlib’de de Rusya’yı hizaya getireceğiz. Fırtınalar yaklaşıyor fakat zaman, muzafferiyet mukadderatını gerçekleştirme vaktidir! Kur’an’a göre devlet reisi bir karar verdiğinde, uydurma sebeplere sığınmadan direkt itaat edilir! Ha keza, yazılı kültürümüzde Orhun Kitabeleri’ne göre de hükümdara itaat
Ne olur artık uyan kalbim! Uyan ve diril!
Ey eski çağların cihangir Asya ordularının kahraman askerlerinin torunları olan muhterem din kardeşlerim! Beş yüz senedir yattığınız yeter! Artık Kur’ân’ın sabahında uyanınız. Yoksa, Kur’ân-ı Kerîmin güneşinden gözlerinizi kapatarak gaflet sahrasında yatmakla vahşet ve gaflet sizi yağma edip perişan edecektir. Kur’ân’ın mecrâsından ayrılarak birleşmeyen su damlaları gibi toprağa düşmeyiniz. Yoksa, toprak gibi sefahet ve şehvet-i medeniye sizi emerek yutacaktır. Birleşen su damlaları gibi, Kur’ân-ı Kerîmin saadet ve selâmet mecrasında ittihad ederek, sefahet ve rezalet-i medeniyeyi süpürüp, bu vatana âb-ı hayat olan, hakikat-i İslâmiye sularını akıtınız.
Ey eski çağların cihangir Asya ordularının kahraman askerlerinin torunları olan muhterem din kardeşlerim! Beşyüz senedir yattığınız yeter! Artık Kur'anın sabahında uyanınız. Yoksa Kur'an-ı Kerim'in güneşinden gözlerinizi kapatarak gaflet sahrasında yatmakla, vahşet ve gaflet sizi yağma edip perişan edecektir. Kur'anın mecrasından ayrılarak birleşmeyen su damlaları gibi toprağa düşmeyiniz. Yoksa toprak gibi sefahet ve şehvet-i medeniye sizi emerek yutacaktır. Birleşen su damlaları gibi, Kur'an-ı Kerim'in saadet ve selâmet mecrasında ittihad ederek, sefahet ve rezalet-i medeniyeyi süpürüp, bu vatana âb-ı hayat olan, hakikat-ı İslâmiye sularını akıtınız. O hakikat-ı İslâmiye suları ile bu topraklarda iman ziyası altında hakikî medeniyetin fen ve san'at çiçekleri açacak, bu vatan maddî ve manevî saadetler içinde gül ve gülistana dönecektir inşâallah.
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
Ashabdan biriyle katşılaştığımda elim ayağım dolaşırdı. Sevgiliyi gören gözlere bakmaya doyamazdım. Onlar Ensar ve muhacir olarak kol kola girdikleri gün aralarında olamadığım için ağlar, saadet çağında yaşayamadığım, sevgiliyi bir kerecik olsun göremediğim için hayıflanırdım. Bu yüzden onlar benim için gökteki saadetin adıydılar. Belki açamayan goncaların karanlık tarlasında birer çolpan, gökleri ayakta tutan dağlar gibi birer demirkazık ve umutları hüzünle büyüten birer kervankıran idiler.onlar gerçeğin ruhuna üfleye üfleye hayatı sevgiyle yorumlamışlardı. Onlar insanlığın yağmalanmış kuyularına düşen rahmet damlaları, onlar kör fikirlere serinlik diye yağan damlaların içimde ki cevher idiler. Zulmün ağırlığında sabır taşlarını çatlatarak parlamışlardı. Hakikatin dile getirilemediği en şedid günlerde boğuk sancıları saplanmıştı böğürlerine arsızca ve yazık ki o vakit sahralara iki yüzlülük yayan zalimler, mutlu şarkılarını alıp gitmişlerdi onların. Belki de bu yüzden, şimdi içlerinden herhangi biri gülümseyince nur içinde nur oluyor, ışık ışık sesleri ekilip yüreğime surur üzre sürur oluyordu.
Sayfa 122Kitabı okudu
Reklam
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.