O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi
Bir bıçağın ağzında yürür gibiydin
Demirlerin soğukluğu soluk dudaklarında
Gözlerinde karanlığı dar hücrelerin
Seni görür görmez özgürlüğümden utandım
Söyle ne içersin, çay mı kahve mi?
Çok değişmişsin birden tanıyamadım....
Güneşin öğleyin batıya doğru kaydığı andan gece karanlığı bastırıncaya kadar belli vakitlerde namazı dosdoğru kıl; özellikle sabah namazını da kıl, çünkü sabah namazı şâhitlidir.
o sabah mı çıkmıştın bir gün önce mi
bir bıçağın ağzında yürür gibiydin
demirlerin soğukluğu soluk dudaklarında gözlerinde karanlığı dar hücrelerin
seni görür görmez özgürlüğümden utandım
"De ki: " Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlandığının Rabbine sığınırım.""
Felâk Suresi
Aşk öyle derin bir duygudur ki duyunca bile ismini kalp atışı değişir umut dolar insanın içi.
Ki bu aşk yaradana duyulan ilahi sonsuz aşk ise tarifi imkansız , duygusu sonsuz, kelamı yetersiz olur.
Ne desen az, neye baksan onu, her halinde onu yaşarsın.
Bu coşkun duyguları yaşatan manevi yönden doyurucu, ayetlerin ışığında anlatımlarıyla
Ama ne kadar karanlık olsa da şu sebepler âleminde hangi gece sınırsız ve sonsuz ki? Sabah, bütün zifiri karanlığı inkar ederek bir kez daha açtı İstanbul’un üzerine.
Hissizleşir insan, gözyaşları kuruyana kadar… Gelene ne merhaba der, ne sabah bilir?aydınlığı ,ne gece bilir? kaç yanan sigara dumanın kapladığı karanlığı…
Gündüz, gece farksız, ruhum sıkılmış
Sabah beşler, kan çanağı gözlerime karışmış.
Kargaların sesi ürpertmiyor bedenimi.
Nede olsa bülbüller benden sıkılmış.
Gecenin karanlığı hoşuma gider olmuş.
Geceler düş görmemi özler olmuş.
Ayın ışığı hiç böyle aydınlatmamıştı ruhumu.
Yıldızlar bana konuşur olmuş.
Yalnızlık bana verilen bir lütufmuş.
Ellerim soğuktan değil, yalnızlıktan titrer olmuş.
Gevezeliğin tutmuş, yıldızlar dinleyenim olmuş.
Tek dostum gökyüzü olmuş.
Sokaklar sessiz, insanlar kadar yormuyor.
Yorgunluğum başlıca başıma dert olmuş.
Başımdan kovabilecek tek şey gelmen olmuş.
Gel kov yorgunluğumu, gel hissetir huzurunu.
Bu kalbim bir tek sana atar olmuş.
İlknur Cemre Uslu
ORESTES.— Elektra, şu kapının ardında, dünya var. Dünya ve sabah. Dışarıda, yollar üzerine gün doğuyor. Az sonra çıkacağız, güneşli yollarda gideceğiz, gecenin bu kızları da güçlerini yitirecekler:
gün ışınları kılıçlar gibi delecek onları.
ELEKTRA - Güneş...
BİRİNCİ ERINNYE.— Güneşi bir daha hiçbir zaman göremeyeceksin, Elektra. Bir çekirge bulutu gibi yığılacağız güneşle senin arana, her yerde karanlığı başında taşıyacaksın.
ELEKTRA.— Bırakın beni. Kesin artık bu işkenceyi.
ORESTES.— Güçlerini senin zayıflığından alıy- rlar. Bak: bana bir şey söylemeyi göze alamıyorlar. Dinle beni: adsız bir dehşet kondu senin üzerine, bizi, ayırıyor. Oysa benim yaşadıklarım dışında hiçbir şey yaşamadın. Annemin iniltilerini, her an kulaklarımda duymuyor muyum sanıyorsun? Gözlerim o tebeşir gibi uçsuz bucaksız gözlerini —dalgalı okyanusları andıran gözlerini— her an görmeyecek mi sanıyorsun? Seni yiyip bitiren bunalım, benim de içimi kemirmeyecek mi? Ama ne çıkar: özgürüm ben. Bunalımın, anıların ötesindeyim. Özgürüm. Kendi kendimle uyum durumundayım. Kendinden nefret
etmemelisin, Elektra. Ver elini bana: seni bırakmayacağım.
Aydınlık Esintisi
Tan vakti, karanlığı gömdüğün saatlerde
Yaşamaktan öte özür bulamayınca aşka
Sonuçları bir bir gözden geçiyorum
Alacakaranlık anlatsa da yüz çevirdiğini
Çağdaş olmayan kalbim ve boz çocukluğumla ben
Yeşererek her silik akşamdan zifiri sehere
O şahan doğuşunu bekliyorum gözlerim çiğli
Sabah vakti kuşların çıplak