Bu sabah her yaprak ve dal, ışıltılı bir buz zırhıyla kaplıydı; açık tarlalardaki çimler bile sayısız elmas kolyeyle süslenmişti ve yolcunun ayağı dokunduğunda neşeyle çınlıyorlardı. Kelimenin tam anlamıyla mücevherlerin enkazı ve değerli taşların çarpışmasıydı. Sanki geceleyin yeryüzünün üst tabakası kaldırılmış ve lekesiz kristallerden oluşan bir yatak gün ışığına çıkmıştı. Her adımda, ya da baş sağa ya da sola eğildiğinde manzara değişiyordu. Opal, safir, zümrüt, yeşim, beril, topaz ve yakut vardı.
•Henry D. Thoreau, The Journal, 1837
Serriyyüs-Sekati buyurdu: "Allah'ı seven yaşar! Dünyaya meyleden şaşar! Ahmak bir kimse sabah ve akşam hiç uğrunda koşar. Akıllı o kimsedir ki, ayıplarını deşer!"