Bizim buralarda derler ki "kötü, kötüdür." Basit bir cümle olarak görülse de düşününce tesirleşir bu cümle. Demek istenir ki kötü olan her ne olursa olsun güzel görünse de yararı varsa da kötüdür, eninde sonunda kötülüğünün zararı dokunur. Tıpkı Ömer'in kararları, arkadaş çevresi gibi. Ömer her ne kadar iyi yönlerini görürse görsün arkadaş çevresi kötüydü. Kötü olandan da elbette etkilendi. Son halleri dayanılmaz bir raddeye ulaştı. Çoğu zaman Ömer'in düşünceleri beni de cezbetti nihayetinde Sabahattin Ali'ye olan hayranlığımı arttırdı. Aslında Ömer ve Macide arasında olan kelimenin tam manasıyla aşktı, her şeyi göze alan, çoğu şeyi düşünmeden yaşanan aşktı. Macide'nin sabrı, duruşu, sevgisi takdire şayandı. Kitabın sonuna gelmişken içimde eksiklik hissediyorum. Bedri ile olacaktı olmasına Macide ama keşke daha erken olsalardı demekten kendimi alamıyorum. Bi ukte kaldı içimde. Bedri tartışmasız bu kitaptaki tek favori kahramanımdı. Çünkü Macide'nin kabullenmeleri şaşırtıyor, Ömer'in halleri sinirlendiriyordu. Ama Bedri saflığın, olgunluğun, doğruluğun ne demek olduğunu bilen tek karakterdi. Çok keyifli okudum, mükemmel bir his yoğunluğunun bu kadar güzel aktarılabileceğini görmüş oldum. Unutmayacağım bir kitap oldu.