Yazmak bence bir renk olsaydı, şüphesiz siyah olurdu...
Normalde böyle fikirlerimi veyahut hissettiklerimi, teknoloji aracılığıyla paylaşmak bana biraz yavan geliyor. Prensip mi yoksa fıtrat mı istediğinizi diyebilirsiniz. ( ya da daha doğru bir kelime size kalmış). Sabır taşıyor ama maalesef. Kendini bir şekilde bir yere boca etmen gerekiyor. Elimde direkt burası geçti. Saat gecenin 1.30'ndan merhabalar herkese.
"Ölümün karşı konulmaz ağırlığı". Çok düşünmedim bu başlığı koyarken. Birden geldi aklıma yapıştırdım hemen. Kitabını okumaya nail olamadığım, bir kitap ismine göre aşırı iyi olan bir (kalıp demek istiyorum) beni her gördüğümde kısa süreli derin muhakemelere daldıran bir dizi kalıp. Ama biraz ayarlarıyla oynadım.
Neden ölüm derseniz çünkü ölüm kimsenin yenişemeyeceği bir ...... (burası sizde). Yani insanoğlun, hayatta var olduğu formdan, gelişip yoğurulduğu bu zaman dilimine kadar, her canlı varlık bu ölüm denen şeyle savaştı. Ama bu savaş adil değil tabiki. Her şeyi denediler, her şeyi kutsileştirdiler. Örnek versem yazıyı sapıtırım o derece. Hepsi bu ağır şeyi hafifletmek uğruna. Bir nebze dahi olsa hafifletmek. Ama sonuç koca bir sıfır. Savaşlar, aşklar, paralar, bilgiler. Hepsi ölümü unutmak, yaşadığı ona unutmak için, hislerinin kurbanı olmak suretiyle zamanın aklını çelmek için. Çünkü ölüm kendini hatırlatıyor ve beni gecenin köründe buraya yazmama sebeb veriyor. Böyle bir şey işte tam manasıyla.
Sonuç olarak pek sevmediğim bir filmden, sevdiğim bir replikle sonlandırmak isterim.
"Ölümün olduğu yerde ciddi ne olabilir?"