"Kudüs, şehir değildir. O dindir, imandır, davadır, heyecandır, simgedir, ölçüdür. Onunla ölçeriz cihat tutkumuzu, fedakârlık samimiyetimizi. Sabır ve sebat mihengimizdir. Garipliğimizin tecelligâhıdır."
"Demeliyim ki şu hayat bir katre-i andır
Varlıkta hiçlik ve hiçlikte varlık aşktandır
Nefsi sorarsan o emmarede bir çıyandır
Küfür kuytularda giz şimdilerde ayandır
Bu ıstırap miskinden zahitlere beyandır
Muttasil-ı muştuya mazhar Hakk'a uyandır Maksudu İlahî olanın ameli püryandır
O zaman-ı ahir cehennem gibi üryandır
Had ile fiil kulda
Hastaların ve musibetlere maruz kalanların sabır kaynağı, ahireti imandır. Burada kaybettiklerinin düşündükleri huzuru orada bulacak, zalimlerden haklarını burada alamasalar da huzuru ilahide alacaklardır. Herkesin gezip eğlendiği bahçelerde eğlenemeyen, zalimlerin dünyada izzet yaşadığını gören insanları teselli edildiği tek şey ötelere imandır.
Günâhı terk, ancak günah işlememeye sabırla, sabır da ancak büyük korku ile, korku da ancak ilim ile, ilim de ancak günahların büyük zararlarını tasdik ile, günahların büyük zararlarını tasdik de ancak Allah ve Resûlüne inanmakla mümkündür ki, bu da imandır. Sanki günâha ısrar eden mümin olmadığı için ısrar etmiş gibi oluyor, dersen, bilmiş ol ki; bu ısrar, imansızlıktan değil, iman zayıflığındandır. Zira her mü'min, günâhın, Allah'tan uzaklaştırdığına ve Ahirette cezayı gerektirdiğine inanır. Buna rağmen günâha girmesinin bâzı sebepleri vardır...
Ama, ne olursa olsun Allah’a ﷻ dayanan herkes kurtulur.
O’na ﷻ inanmış olan her imanlı dar zamanında daha geniş olur. İlâhi kement onların boynundadır. Sabır dağları onları içine almıştır. Çünkü imanları kuvvetlidir. Çünkü kadere razıdırlar.
Bu sabır ve imandır ki; onu her an şükür yoluna sevkeder.