Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor, Zweig kaleminden çıkan üç kısa menkıbeden oluşuyor. Beni en çok etkileyen ise “Üçüncü Güvercinin Hikayesi” oldu. Yalnızca 5 sayfadan oluşan bu menkıbede barışı arayan bir güvercinin akıbeti anlatılıyor. Buna ilişkin olarak kitaptan bazı cümleleri alıntılamak isterim:
Bugüne kadar hiç kimse görmedi onu, barışı ararken yolunu kaybeden efsanevi güvercini, fakat o hala başlarımızın üzerinde uçuyor, korku içinde, kanatları yorgun.
Ve tıpkı binlerce yıl öncesinde olduğu gibi dünya, birinin elini uzatıp “imtihan yeterli” demesini bekler ısrarla ve sabırla.
Evet, yaşamın başlı başına bir sınav olduğunu düşünürsek bunun gerçekten de zorlu bir sınav olduğunu söyleyebiliriz. Başımıza gelen tüm zorluklara ve belki de felaketlere katlanmamızı sağlayan hayatta kalma içgüdüsü ve umut, bir noktada bizi her şeyin geçeceğine ikna ediyor bana kalırsa. Bu ikna ise anlamlı ve huzurlu bir hayatın varlığına inanmamızı sağlıyor içten içe. Bu menkıbenin konusu bana kalırsa belki de ezelden beri, barış içerisinde yaşamanın mümkün olmasını temenni eden insanlığın buna dair arayışlarıdır. Dilerim ki insanlık barışı ve huzuru temenni etmekten hiç vazgeçmez.
Bütün bunların dışında genel olarak menkıbelerde anlatılmak istenilen, esasında ahlaki değerlerin toplumun hangi kesimine ait olduğu önemli olmaksızın bütün insanların yaşamını şekillendiren unsurlar olduğu ve bu değerlere uygun yaşamanın ise en temelde anlamlı yaşam açısından birer araç olduğu şeklinde belirlenebilir. Kısacık ama içeriğinde çok değerli öğütler içeren bu eseri mutlaka okumanızı öneririm.