Sesin dudaklarımda fağrur bir Japon tası
Uzun saçların, bir yaz yağmurunun teması
Ellerin, semaverden akan çay kadar ılık...
Sesim odaya giren bir serçe kadar ürkek.
Ellerim, açık kalan panjuru gösterecek
Ve saçım, gözlerimin içi gibi karanlık.
Yağmur gibi doldursan odayı sözlerinle
İçinden konuşacak aynalar gözlerinle
Ve gün avuçlarından kayan gümüş bir balık.
Bir koltuğa sinecek sıcaklığın derinden.
Girecek yaklaşınca başın, kirpiklerinden
Gözlerime ağaçlı bir yol gibi ayrılık.
Bir yaz günü odamda kaparken bavulumu
Çekecek koltuğumun parmakları kolumu
Her zamanki sesiyle bana "Otur" diyecek
Bütün kış geceleri duyduğum laflarıyla
Çıplak bir kadın gibi beyaz çarşaflarıyla
Beni uyutmak için yatağım esneyecek
Sabri Esat siyavuşgil..
Mektubunuzu okurken, madam, vicdan azabı duyar gibi oldum. Hikâyelerimin hep böyle kasvetli şeyler olmasından ötürü kendi kendime içerledim. Ve bugün size neşeli, hem de çılgınca neşeli bir masal anlatmayı aklıma koydum.
Altın Beyinli Adam
Öyle ya canım, ne diye kederli olacakmışım! Paris'in sislerinden bin fersah uzakta, misket şarabıyla