"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Küçüktük...;
Mucizelere dil çıkaran, bir varmış bir yokmuşlarla büyütülmüş hayat dolu çocuklardık.
Elma şekerine, tavşan balona, pamuk helvaya havalara uçardık,
Saklambaç oynardık, ip atlardık, seksekle zıp zıp zıplardık.
Çocuk öldürmez tahta silahlarımız,
füzeden hızlı sapan taşlarımız, bomba sesinden korkmaz kağıt kuşlarımız vardı.
Düşünmezdik bu dünyanın kara yüzünü,
tüm kötülüklere inat içimiz dışımız bahardı.
Minicik yüreklerimize, kocaman dünyaya yetecek kadar sevgi sığardı.
Büyüdük...;
Ne sihirli güçlerimiz, ne çocuksu düşlerimiz, ne de yürekten gülüşlerimiz kaldı.
Nereden bilecektik, büyüyünce hayatın bizi sobeleyeceğini,
Su katılmamış acılarla canımızı yakacağını, büyüdükçe mutlu günleri elimizden alacağını.
-Gözleri buğulu, saçları yağmurlu kızım,
ne olur büyütme çocuk yanını...!-
-Yansın karanlıklar dedim,
başını maviye yaslayınca gece
aydınlığa yasak koydular.
Saçları bukleli, gözleri kavuniçi
bir güneş çizdim dağın doruğuna,
daha doğmadan vurdular.
.
Aydınlık yanından hayatın,
her sözü karanlığa sıkılmış kurşun olan yeni bir yüz çizdim,
Yakama sarılıp, kim bu diye sordular.
Kanayan yaralarımıza parmak basan, kaleminin minneti olmayan bir dost dedim.
Bu kez de elimden kalemi alıp kırdılar.
.
-Ah ben sana ne desem, ne desem,
çığlığına nasıl ses versem...!
Dilimin ucunda güneş gibi parlıyorsun,
Umut ekilip yoksulluk biçilen güzel ülkem...!-
Rüyalarımda:
Tekrar tekrar kıyameti yaşatıyorlar bana,
Sarmışlar dört bir yanımdan, kılıçlar çekilmiş kınından, ben yakarış oluyorum.
Çöller, ırmaklar, denizler kıpkızıl, yıldızlara sıçramış kan.
Bir güvercin ağlıyor korkusundan, ben barış oluyorum.
Kerbelâda bir kuyuyum, içinin suyuyum
Savaş meydanında bir erim, kurşun yemiş miğferim.
Güya ‘Dünya temizlenmezmiş ölüm olmaksızın’
Beni kaldırım taşı sanıyorlar.
Oysa rüyalarımda:
Ömrümü bağışlıyorum ecelinden önce katledilen çocuklara
Kefen diye benim bedenimi sarıyorlar.
O çocukların kâh yarım kalmış düşü,
kâh yitirdiği gülüşü oluyorum.
Rüyalarımda: yaşamayı haram kılanlara inat
Kaf Dağı'nın doruğunda barış totemi olmak isteyen bir bonzai büyüyor.
Saçları bahar kokan, elleri çiçek tutan çocuklar:
-yazgının yönünü değiştirecek-
barış türküleri söyleyerek içerimde yürüyor.
Taze düşler müjdeleyen, ayazda kalmış bir çocuk arzusuyum ben
Ve bir umut ağacıyım, hep meyve verecek gibi hiç yaprak dökmeyen.
Momo..
Seninle tanışmamız 9 yıl öncesine dayanıyor. Dün gibi hatırlıyorum, 11 yaşına yeni girmiştim. Babamdan hediye olarak kitap almasını isterdim hep. Babam da ismine, kırmızı punto ile yazılmış olmasına, içerisindeki resimlere bakarak Momo'nun bir çocuk kitabı olduğuna kanaat getirmiş olsa gerek, elinde Momo'yla çıkagelmişti. Ee daha küçüğüm.