Evlenirken hiçbir şey istemiyorum diyen kıza karşı taraf cepte gördüğü için hiçbir çaba sarf etmiyor. Ama burnundan getirenler kıymetli oluyor. Ben bu saçma döngüyü bir türlü anlayamadım.
Kitap incelemelerine baktığım zaman "mutlaka okuyun dediğim kitap" "iyiki okumuşum dediğim kitap" gibi anlam veremediğim cümleler barındıran kitap. Herkes harika beğenmiş ama incelemelerin çoğu bir kaç cümleden öteye gitmiyor çünkü kitabın içeriği bu kadar. 150 sayfa okuduğum kadarıyla inceleme yazıyorum kitabı yarım bıraktım. Öncelikle bir diktatör var Dominik cumhuriyeti tarihinde var olan, gerçek tarihi ve kişileri ele alıp romanlaştırarak bir eser ortaya koyulmuş. Tarihin her döneminde olan sadece Dominik cumhuriyetine özgü bir şey olmayan bir diktatörlük. Bu diktatör eli kanlı insanları karşıt görüşte olanları köpekbalığına yem yapan insanları öldürüp kadınlara tecavüz eden 50 bin insanın ölümünden sorumlu bir mahluk. Diktatörten daha kötü bir şey varsa o da halkın bu diktatörü tanrılaştırarak sevmesi, onca zulm dayak vs. hepsi halkın iyiliği için olduğuna inanmak felsefedeki celladına aşık olmak. Ee başka? Ne anlatabilirim? Tarihteki gerçek kişileri romanlaştırılması kadar saçma bir şey daha olamaz yazar ne yazarsa onu konuşuyorlar ve onu yapıyorlar. Aynı şey yine herkesin çok beğendiği
Teke Şenliği için 150 sayfadan daha fazla okumaya gerek görmedim bir diktatörün nasıl olduğunu öğrenmem için 550 sayfa okumama gerek yok. Mutlaka okumanız gerekmez. İyiki bitirmedim.
Teke ŞenliğiMario Vargas Llosa · Can Yayınları · 20201,041 okunma
Bekir Hoca’dan Allah razı olsun, samimi müslümanlığı ve mevzu bahis edilen konularda elini taşın altına koyduğu için. Her şeyin Müslümanca yorumu gereklidir. Burdan yol alarak yaptığımız işleri teraziye koymak, doğrusunu-yanlışını göstermek ve bunu yaparken kökleri sağlam bir meselenin zemininde yapmak gerekir. Bunun ne kadar zor olduğunu bildiğim
Eğer beni çok değil kısa bir süredir biliyorsanız şu kitabı okumak için neler çektiğimi biliyorsunuzdur. Ben kitaptan öyle böyle değil aşırı yüksek bir beklenti ile başladım ve yüzümü asla kara çıkarmadı.
Öncelikle yazarın kitaplarında saçma bölümlerle başlamasından bahsetmek istiyorum. Saçma diyemesem de alakasız bölümlerle başlatıyor
Kitap Virginia Woolf'un 'kadın ve kurmaca' konusu altında çok önemli şeylere değinerek yazdığı denemeden oluşuyor. O dönemde böylesine kadın haklarını savunan ve kadın erkek eşitliğini her sayfasında dile getiren Woolf'a hayran olmamak elde değil. O dönemde diyorum ama aslında çok da eski bir dönem değil ya neyse.
Kendimi empati yeteneği gelişmiş biri olarak düşünürüm bazen ama gerçekten anlayamayacağım iki şey var bu hayatta: biri köle ticareti, diğeri de bir insanın diğer insandan üstün olma durumu. Hele ki durum cinsiyetçilik içerince daha anlaşılmaz oluyor. Oysa ki Atatürk dememiş miydi "Bir toplum, bir millet, kadın ve erkek denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki biri yere zincirlerle bağlı kaldıkça diğeri göklere yükselebilsin?" diye.
Artık bu zamandan sonra zaten bu konunun tartışılması inanılmaz saçma ve vahim durumumuzu ortaya koyuyor bence. Mesela Virginia Woolf'a internette baktığın zaman 'feminist ingiliz yazar' diye belirtiyor. Neden feminist diye belirtmek zorunda kalmışlar? Zaten normal olan öyle olması değil mi? Eğer feminist değilse feminist olmadığını belirtmek için adın önüne bir kelime yerleştirmek daha mantıklı değil mi? Bu günlük hayatta da böyle. Sen bir konuşmada birini cinsiyetçilik yaptığı için uyarırken seni parmakla gösterip "işte feminist" diyorlar. Yani uyarmayınca feminist olmuyorsun onlara göre, illa davranışlarınla belirtmek zorundasın...
Bir de feministliği erkek düşmanlığı olarak algılayanlar var ki onlara hiçbir şey demiyorum. Sadece, keşke bunu tartışmak zorunda kalmasaydık...
"Sahiden her şey saçma mı, hayatın hiçbir anlamı yok mu? Bence öyle! Yok, hiçbir şey yok. İnsanın biyolojik fonksiyonlarına aşırı bir anlam yükleme çabası içindeyiz. Çünkü hiçlik zor geliyor."
Tam anlamıyla vakit kaybı. Ne yazık ki elime aldığım, sevmediğim bir kitabı hemen bırakmamak gibi kötü bir huyum var. Anlatım çok basit, hikaye çok saçma, klişe. Son sayfalar dışında okunup anlamdırılabilecek hiçbir şey yok. Psikolojik roman desen değil, edebi roman desen değil. Tam anlamıyla vakit kaybı.
Dün bugün ve yarın
Şuursuz akışı zamanın
Belli işkenceler alışmak zorunda kaldığın
Belli günahlar aydınlığa çıkan
Loş bir barda, cazın soluk ışığıında
Ağırlaşıyor her an daha fazla
Sol omzundaki o yararlı şeytan
İyileşiyor yaralar inadına
Yandıkça ruhun ateşiyle özlemin
"Dulcinea ilk karşılaştığında anlamamıştı
Alonso Quixano adındaki