Taşa geçen sözümüz kendimizede geçse de bildiklerimiz, sevdiklerimiz ve kabuk ettiklerimizi zihnimizde çürümeye bırakmayıp kalbimize indirsek, davranışlarımıza dönüştürsek. Ki çürürse sade kendi çürümeyecek, çürütecek her yanımızı.
Bu dergi çıktığı zaman hem büyük bir ilgi hem de eleştiri almıştır.
Derginin 2. Sayısında toplumun özel hayat "karı koca arada sırada olur böyle şeyler (!) " dediği ev içi şiddet anlatılmıştır.
Dergiden sonra sığınma evleri de yavaş yavaş tartışılmaya başlanılıyor. Filiz Kerestecioğlu tarafından kadınlar için "kadınlar vardır" şarkısı besteleniyor. Makaleler akıcı, sade bir dille yazılmıştır. 1987'de çıkmasına rağmen dili günümüze uygundur.
Bugünlerde okumanızı öneririm.
Keyifli okumalar.
Oniki Ada, Ege Adaları ya da Ege Sorunu adı altında dillendirilen konular uzun yıllardır tarihçilerden daha çok siyasetçilerin dilindedir. Oniki Adalar, Lozan'dan evvel elimizden çıkmış olsa da Lozan'da tescillenen bir konudur. Her daim siyasi-tarih tartışmalarında içinde de yer almaktadır.
Hazal Papuççular da "Türkiye ve Oniki Ada
Bu dergi Kafka Okur’dan olduğum ikinci dergi. Derginin tasarımı gayet eğlenceli. Anlatış da iyi fakat. Benim canımı sıkan şey kitaba yalnızca hayatından yer verilmesi. Aslında düşünüldüğünde başka ne konulabilir? Hiçbir şey. İşte bu durum biraz sade bırakmasına neden oluyor. Yani dergiler hep aynı şekilde. Genel anlamda Virginia Woolf ile alakalı güzel şeyler öğrendim. Hatta güzeli geçtim bu yazar hakkında sadece öğrenmiş olmak bile bana yetiyor. Yine de okunmaya değecek bir kitap.