"Biz durgun bir suyun üstünde gezinen kâğıttan gemiler gibi derinlere hiç bakmadan yaşayıp gidiyoruz, sadece suyun üstündekilerden konuşuyoruz, sıkıcı olmayı ve sıkılmayı kabul ediyoruz, kendimizi mutluluktan ve acıdan sakınmak için."
- Bakınız işte burada Avrupalı kafanın mantıksızlığı açıkça görünüyor. Ne demek yani 18 geçeler, 12 geçeler, 36 geçeler... Şuna üç buçuk, dört buçuk deseniz olmaz mı? Hiç olmazsa, çeyrek geçe deseniz de, akılda kalacak bir sayı ve saat olsa...
Yaşlı Alman'ın yüzünde belli belirsiz bir tebessüm gezindi. Ve bakışlarından söyletmek istediği
Bakış açımızı tersine çevirelim: Mutlu olmadığımız için üzülmek yerine, mutsuz olmadığımız için -kader bizi koruduğu sürece mutlu olalım!
Mutluluk nedir? Mutsuzluğun tam tersidir. Ben, sevinmek imkansız görününce mutsuz olurum (sadece belirleyici bir şey değişirse geri gelebilir: çocuğum ölmediyse ya da o kadar ağır hasta değilse...). Buna karşın, sevincin mümkün olduğunu hissettiğimde mutlu olurum -bunun her zaman gerçek olmadığı gayet açıktır ancak hemen ve sürekli olarak mümkündür. Sabah uyanıyorsunuz, neşelisiniz ya da değilsiniz (ben sabahlan nadiren neşeli uyanırım). Ama biliyorsunuz ki birazdan, gün içinde neşelenebilirsiniz, tabii kalıcı olarak değil, ama büyük olasılıkla neşe kapınızı çalacaktır. Mutluluk refah değildir, ancak bu kolaylaştırma, bu kendiliğindenlik, bu hafiflik, hayatı hoş kılar!
Bazıları, mutluluğun olmadığını söylüyor...
- Bunu duyduğumda ilk tepki olarak, kendi kendime şunları söylerim: "lşte, asla gerçekten mutsuz olmayan biri daha ! " Çünkü hayatlarında bir kez bile olsun mutsuzluğu tadanlar (bu benim başıma birçok defalar geldi), en azından farklı olduğu için, mutluluğun da var olduğunu bilirler.
Bir İnsana Tavsiyeler
- Utanç bir prangadır. Kendini azat et.
- Yeteneklerin hakkında endişelenme. Sevme yeteneğin var. Bu yeter.
- Meraklı ol. Her şeyi sorgula. Şimdinin gerçeği gelecekte bir hikâye olacak sadece.
- Bazen kendin olmak için kendini unutman ve başka bir şey olman gerekir. Karakter sabit bir şey değil. Ona ayak uydurabilmek için
Onlardan biri olmak istedim. Her sabah bir amacım olacaktı. Ormana doğru yürüyecek, koloniye getirmek için inşaat malzemesi ve yiyecek arayacaktım. Arkadaşlarım, bir takımın ve net bir yön duygum olacaktı. Yaptığım onca yanlışa, tembelliğime, yanlışlarıma, sadakatsizliğime rağmen bunu hak etmemiştim. Karınca Adam yeniden doğacaktı. Geceleri, dürüst bir iş günü geçirdiğimi bilerek dinlenebilirdim. Karnımı doyurabilirdim. Arada bir tohumumu kraliçeye ekerdim. Aslında kendi hayatımdan pek de farklı değildi. Sadece amaçsız değildi. Ha bir de adil değildi.
Kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim.
Canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.
Her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.
Ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.
Sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.
Tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden sen olduğun için vazgeçtim.
Bencil olduğun için vazgeçtim.
Bunlardan sadece bir tanesi senden vazgeçmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi.
Ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım.
Bu yüzden ben de senden vazgeçtim.