_İnsanca yaşamanın tek yolu, insanlığa düşman olan şeylerle savaşmaktır. _Kapitalist üretim biçiminin ekonomik yasalarının, sosyalist üretim biçiminin öncüsü olduğunu ve sınıf mücadelesinin kapitalist toplumsal üretimden köken aldığını ortaya koymak amacıyla siyasi ekonomi olarak kapitalizmin eleştirel bir analizidir. _Ne kadar az yer, içer,
Türk Ocakları Ankara Şube Başkanı TÜRKÂN HACALOĞLU’nun toplantıyı açış konuşması “20 yıl önce ebediyete gönderdiğimiz Türk milliyetçilerinin Galip Abisi için bugün burada toplanmış bulunuyoruz. Siz Galip Abi dostları, hepinize ‘Hoş geldiniz.’ diyorum. Bugünün anlamı benim için çok önemli. Çünkü çok değer verdiğim üç önemli şahsiyet şu anda
Reklam
Öğle güneşi keskin, beyaz ışınlarını yayıyordu. Havada tek bulut yoktu, yaprak kımıldamıyordu. Her şey böyle dinlenirken, sadece gökyüzünde kızışan yuvarlağın ışığı yükseliyordu. Mail ıssızdı, yere karaağaçların ağır ve kımıltısız gölgesi inmişti. Duvarların kenarında bulunan çukurun dibinde yol bekçisi uyukluyordu. Kuşlar susmuştu. Dörtte üçü
"Militarizm sadece orduyla sınırlı değil, toplumun bütün dokularına, bütün kurumlarına yayılmış. Zaten bütün kurumlar oluşurken, iç işleyişlerinde kışla yönetmeliklerini örnek almışlar. Okul, hastane de buna dahil. Foucault bunu ayrıntılarıyla gösteriyor. Bunun en belirgin göstergelerinden biri beyaz önlüktür. Üniforma her yerde aynı işlevi görür, insanları tektipleştirmek, kişiliksizleştirmek, salt işlevini yapan robotlar haline dönüştürmek."
Sayfa 30
Sadece kışla değil, her yerde !!!
“ Kışlayı ayyaş meyhanesine ya da helaya çevirmeyin. Yerlere tükürmeyin, zemini temiz tutmaya özen gösterin. Havaya kaba küfürler savurmayın, kendi dilinizin temizliğini, yoldaşlarınızın kulaklarının temizliğini gözetin. Arsız küfürler, köpek havlamasından da beterdir. Bu, zihinsel ve müşterek ahlaki kültür eksikliğinin işaretidir. Eğer cesaretinizi göstermek istiyorsanız kendinize daha asil, daha güzel bir yol bulun. -Spor yapın. Güzel ve uzun soluklu yüzmeyi öğrenin. Hızlı paten kaymayı, mücadelelerde zekanızla rekabet etmeyi, olabildiğince yüksek ve uza atlamayı öğrenin. -Şarkı söylemeyi, herhangi bir enstrüman çalmayı öğrenin. Güzel dans etmeyi öğrenin. -Toplum içinde nasıl davranmanız gerektiğini öğrenin. Sohbetinizin ilgi çekici olmasına uğraşın. Öğütleri dinleyin ve itimat edin. Onları unutmayın.”
Sayfa 106 - Toptan KitapKitabı okudu
Foucault’nun Panoptizm Tanımı
Foucault Panoptizmi tanımlarken kimi zaman hapishaneyi karakterize eden optik veya ışıksal bir düzenek olarak somut bir biçimde belirler; kimi zaman da sadece genel olarak görünür maddeye (hapishaneye olduğu kadar atölye, kışla, okul ve hastaneye de) uygulanmakla kalmayıp aynı zamanda söylenebilir tüm fonksiyonları da kateden bir makine olarak soyut bir biçimde belirler. O halde Panoptizmin soyut formülü artık “görün- meksizin görmek” olmayıp herhangi bir insan çokluğuna herhangi bir davranış dayatmaktır. Bu noktada söz konusu çokluğun kısıtlı bir uzayda ele alınması gerektiğini ve bir davranışı benimsetmenin söz konusu çokluğu uzayda yeniden dağıtarak, zamanda serimleyip serileştirerek ve uzay-zamanda da bileştirerek vs. yapıldığını vurgulamak gerekir. Bu liste belirli değildir ama daima biçimlenmemiş, organize olma­mış maddelere ve biçimselleşmemiş, sonlandınlmamış fonksiyonlara ilişkindir; bu iki değişken birbirine ayrılmaz şekilde bağlıdır. Bu yeni formel olmayan boyuta ne diyeceğiz? Foucault bir yerde bunun adım en net şekilde koyar: Bu bir “diyagram”dır, yani “bütün engellerden veya sürtünmeden soyutlanmış ve her türlü spesifik kullanımdan koparılması gereken bir işleyiş”.Diyagram artık sessel ya da görsel bir arşiv değil, bütün toplumsal alanı kateden bir kartografi, bir haritadır. Bu bir soyut makinedir. Formel olmayan fonksiyonlar ve maddelerle tanımlanan bu soyut makine, içerik ile ifade arasında ve söylemsel formasyon ile söylemsel olmayan formasyon arasında forma dayalı her türlü aynmı yok sayar. Gösteren de konuşturan da kendisi olsa da, adeta dilsiz ve kör bir makinedir.
Sayfa 53 - NorgunkKitabı okudu
Reklam
Halk Okulu: Kışla Daha İsveç egemenliği dönemindeyken Finler’in kendi anayasa kurumları vardı. Bu yasa gereğince Finler’in Seym denilen bir parlamentoları vardı. Kendilerine mahsus posta pulu ve para birimleri vardı. Az sayıda da orduya sahiplerdi. Finler, Rus egemenliğine geçtikten sonra da bu kurum ve haklarını korudular. Ancak