Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Asla kararlı olmadım! Asla emin değildim. Hepsi bir yalandı, korkularımdan bir kaçıştı. Ben bu sözcüklerle sadece kendimi kandırdım. Ve tüm o sözler özgür olduğum sürece doğruydu."
Sunuş
İnkâra sapma ve dinden çıkma, insan hayatındaki bir gerçeklik ve insanların kendi tercihlerine dayalı bir olgudur. Fakat bazı Müslümanların ikiyüzlü ( münafık) yaşamaları; ne Müslümanlar ve ne de inkârcılardan taraf olamamaları; tutarsız davranışları; davranışlarında bir netlik, hedef ve mantıkî tutarlılık olmaması üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Böyle Müslümanlar, dengeyi kaybedip isyankâr olmakta, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmada samimiyetsiz davranmakta ve Allah düşmanlarını bile memnun edememektedirler. Bu durum, yenilgi psikolojisinin ortaya çıkardığı bir gerçekliktir. Sapık olsa da bir inancı benimseyen kişi, onun bayrağını yükseltmek için çabalar, uğrunda mücadele eder ve açıkça o inanç için yaşar. Bu kişi, radikal kararlar alma, uygulama ve bu kararlar uğruna canını verme konusunda son derece samimidir. Fakat, bir inancı benimsediğini iddia edip bu iddiasını ispatlayabilecek bir çaba içine girmeyen kişiler aslında samimiyetsizdirler. Bu kişilerde görülen durum açıkça yenilgi psikolojisidir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: " İnsanlardan, inanmadıkları halde, "Allah'a ve ahiret gününe inandık " diyenler de vardır. Bunlar Allah'ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir. Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır. " ( Bakara,2/8-10)
Sayfa 7 - Müslümanlardaki Yenilgi PsikolojisiKitabı okudu
Reklam
Julia aralarında herhangi bir tuhaflık oluşsun istemiyordu. Clay ile sadece iyi zamanları, tatıyı isti- yordu. Birlikte geçirdikleri bu hafta sonu, nefis bir çö- reğin üzerindeki krem şanti gibiydi. Gerçek değildi ve bunda da hiçbir sorun yoktu. Julia kesinlikle çörekleri çok ama çok seviyordu ve tam şu anda bir ısırığa ihti- yacı vardı. Yanında
Sayfa 140
Onun ışığı vurmazdan önce ölü bir nakıştım sadece taş duvarlarınızda. O, elindeki yay ile vurmazdan önce tellerime, hep aynı nağmeyi çalıp söyleyen, kendi sesine yabancı bir kuru rebaptım. Ben onun avucunda bağlar, bahçeler, ağaçlar, deryalar gibi geniş, deryalar kadar berrak sular görürüm. Onun avucunda çıkan ağaçların gölgesinde dinlenirim. Lakin siz bunların hiçbirini göremezsiniz.
Dindeki Hakikat
Schopenhauer'in dinsel-ahlaksal insan ve dünya yorumundan Hıristiyanlığın ve öteki dinlerin anlaşılması için çok şey kazanılabileceği ne denli kesinse, onun, dinin bilgi açısından değeri hakkında yanılgıya düştüğü de o denli kesindir. Kendisi bu konuda, hepsi de romantizmin yandaşı ve Aydınlanma ruhunun yeminli inkârcıları olan döneminin-bilimsel öğretmenlerinin itaatkâr bir öğrencisiydi sadece; günümüzde doğmuş olsaydı, dinin sensus allegoricus'undan* söz edebilmesi mümkün olmayacaktı; daha çok saygı duyacaktı hakikate, adeti olduğu üzere şu sözcüklerle: şimdiye dek hiçbir din, ne dolaylı yoldan ne de doğrudan doğruya ne dogma ne de mesel olarak, bir hakikat içermiş değildir. *eğretileme duyusu
Sayfa 84 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
..insanların her zaman birbirlerinden uzakta olduklarını fark etti, birisi acı çektiğinde, acısı sadece kendisine ait oluyor, hiç kimse o acıyı birazcık olsun dindiremiyordu…
Reklam
Biri "Niye bize böyle davrandılar, şöhretli insan­ lar değilmiyiz biz?" diyor. "Elbette şöhretliyiz" diyor öteki. "İsimlerimizi bin­lerce insan biliyor, yazılarımızı on binler okuyor." "O zaman niye bize yokmuşuz gibi davranıyorlar?" Saksağan, "Sadece kağıt üstünde varız çünkü. Ayrıca bizi yaratan asıllarımız kıskanıyor, bizi yok etmek, unutturmak istiyorlar da ondan" diyor.
Seungwoo, Youngju'ya sarılmak ve nazikçe sırtını okşamak istedi. Herkesin incindiğini, herkesin beraber olup ayrıldığını, onun da sadece o insanlardan biri olduğunu, muhtemelen Youngju'nun çoktan bildiği bu gerçekleri söylemek istedi.
Sayfa 250
Debreli Hasan
"Sevmeyi zor belleme... Sor bak, herkes birilerini seviyor zaten. Marifet güzel sevebilmekte... İncitmeden, acıtmadan, kırmadan yormadan, dökmeden sevebiliyor musun? Hepsinden önemlisi, zarar verdiğini anladığında sevdiğine özgürlüğünü verebiliyor musun? Aşk, fedakârlık ister. Fedakârlığın en büyüğü, sevdiğinden kopabilmektir. Vazgeçmeyi zayıflık sanma... Gün gelir, bırakabilmek sadece onurlu ve güçlü insanların hasleti haline gelir. Eğer sevda için fedakârlık vakti geldiyse, bir an bile düşünme. Hem uğruna fedakârlık yapamıyorsan, o sevgiyi neden yüreğinde taşıyıp yük edesin ki?"
Sayfa 273 - Yakın Plan YayınlarıKitabı okudu
Mutlu ya da kötü bir son yok; hatta hiçbir son yok. Olaylar birbiri ardına sadece olageliyor. Modern dünya bir amaca inanmıyor, sadece nedenleri umursuyor. Modernitenin bir sloganı varsa o da şu olmalı: "Olur böyle şeyler."
Reklam
İnsanlar yazıyor diyor, bense sadece seviyordum ve tek hecem "o" ydu. Cümlelerimin en uzunu da, en kısası da...
"Küçükken, duygularım başkalarının duygularından tamamen farklı olduğu için anneme, 'Neden?' diye sormuştum. O zaman annem tek kelimeyle kestirip atmış ve kızmıştı. Annem, 'Ne fena kızsın, problemin ne senin?' derken üzgün görünüyordu. Bir keresinde babama da söyledim. Babam sadece sessizce güldü. Daha sonra anneme, 'Diğerlerinden farklı bir çocuk,' dedi."
Hepimizi buraya davet etmesinin bir nedeni vardı. Sadece tatilin tadını çıkarıp sonra da eve dönmeyecektik. Sanırım bunu hepimiz biliyorduk. Asıl soru ise şuydu: Ne kadar ileri gitmek istiyordu?
Artemis YayınlarıKitabı okuyor
Liberal Parti Rusya'daki her şeyin kötü olduğunu söylüyordu ve gerçekten de Stepan Arkadyiç'in borçları çok fazlaydı, eline geçen para kesinlikle yetmiyordu. Liberal Parti evliliğin ömrü tükenmiş bir müesese olduğunu ve yeniden yapılandırılması gerektiğini söylüyordu,gerçekten de aile yaşamı Stepan Arkadyiç' i çok mutlu etmiyor, onu yalan söylemek ve yapısına çok ters düşecek bir şekilde rol yapmak zorunda bırakıyordu. Liberal Parti dinin, halkın barbar kesimi için sadece bir dizgin olduğunu söylüyor ya da daha doğrusu ima ediyordu. Gerçekten de Stepan Arkadyiç, kısacık bir dua süresini bile bacakları ağrımadan geçiremez ve bu dünyada çok neşeli bir hayat sürerken öte dünyayla ilgili bütün o korkunç ve cafcaflı lafların ne işe yaradığını anlamazdı.
NUR RİSALELERİNDE HZ. ALİ İLE İLGİLİ RİVAYETLER
"BEN İLMİN ŞEHRİYİM, ALİ DE ONUN KAPISIDIR."(1) Nur Risaleleri'nde "Keramet-i Aleviye" diye sunulan bu büyük iddiaların temel dayanağı, işte bu hadistir. Bu hadisin Nur Risaleleri'ninde zikredilmesinin sebebi, müellifinin gizli ilimlerin Hz. Ali'ye verildiğine inanması ve bundan kendisi ve risaleleri lehine
Sayfa 223 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.