“George, dünyanın bir şaka olduğunun farkına varmalısın. Adalet yoktur, her şey rasgeledir. Bunu anladığın zaman kendini bu kadar ciddiye almanın ne kadar aptalca olduğunu anlayacaksın. Dünyada büyük bir hedef yoktur. O sadece öyledir. Bugün nasıl davranacağına ilişkin verdiğin hiçbir kararda özel bir anlam yoktur.”
Hareket halindeki sistemlerde zaman akımının yavaşlaması, yıldızlararası geziler bakımından ilgi çekici sonuçlar doğuracaktır. Söz gelimi, Güneş sisteminden 9 ışık yılı uzaklıkta bulunan Sirius yıldızının gezegenlerinden birine gitmek istiyoruz ve bineceğimiz uzay gemisinin hızı, (aşağı-yukarı) ışık hızı kadardır. Akla yakın gelen, gidiş gelişin en az 18 yıl süreceği ve yanımıza büyük miktarda yedek erzak ve malzeme almamız gerektiğidir. Fakat; gemi gerçekten ışık hızına yakın bir hız yapabilirse bu yedeklere hiçbir ihtiyacımız olmayacaktır. Çünkü, gemimizin hızı ışık hızının yüzde 99,9999999'una eşit olursa; kol saatimiz, kalbimiz, ciğerimiz, sindirim sistemimiz ve beynimizin işleyişi, 70000 faktöre kadar yavaşlayacak ve yolculuk için dünyada bıraktığımız insanlar bakımından gerekli 18 yıl, bize sadece birkaç saatlik bir süre olarak görünecektir. Eğer kahvaltıdan sonra yola çıkmışsak, Sirius gezegenine vardığımız zaman, öğle yemeği için karnımız ancak acıkmış olacak; acelemiz olur da öğle yemeğinden hemen sonra dönüş yolculuğuna çıkarsak, dünyada akşam yemeğine tam zamanında yetişmiş bulunacağız. Fakat, görelilik kanunlarını unutursak, eve döndüğümüzde büyük bir şaşkınlığa düşmekten kurtulamayacağız. Ev halkının bizden çoktan ümit kestiklerini ve bizsiz tam 6570 akşam yemeği yemiş bulunduklarını öğreneceğiz. Aşağı yukarı ışık hızıyla yolculuk ettiğimiz için dünyadaki 18 yıl, bize sadece bir gün sürmüş gibi gelecektir.
Amerikalı, ben Amerikalıyım der; ovvvvvv 👏
İngiliz, ben İngilizim der; ovvvvvv 👏
Alman, ben Almanım der; ovvvvvv 👏
Türk, ben Türküm der; ırkçılık yabma, bu ülkede sadece Türkler yaşamıyor bıdı bıdı bıdı. Ne alâkası var yahu ne alâkası var diye çığlık atasım geliyor. Kendi ülkemde Türküm demek bile suç oldu ya şaka gibi.
Her şey bir trende başlamıştı. Saka kuşunun cıvıltısının ve küpe çiçeğinin kokusunun eşlik ettiği bir tren yolculuğu.
Aslında hayat da bir yolculuktan ibaret değil midir? Nerden nereye gideceğini bilemezsin, yaptığının yanlış mı doğru mu olduğunu anlayamazsın, yolun başında mısın yoksa sonunda mısın öğrenemezsin. Sadece yoldasındır. Meçhule
Ben bu kitaba bayıldım. Şahane bir kitaptı.
Dostluk, arkadaşlık, gençlik, aşk her şey vardı ve hikâyede karakterlerin aile yaşantısı, ailelerinin kendi hırsları uğruna harcadıkları çocuklarının yaşamı vs çok güzel anlatılmıştı.
Yazlıkta geçen bir grup arkadaşın tatlı dostluğu oynadıkları şişe çevirmece oyununda yapılan aptalca bir şaka yüzünden
Kitaptan bahsetmeye çalışırken Schopenhauer' in felsefi düşüncelerine girersek hem bu yazı bitmez hem de muhtemelen ben o derinliklerden çıkamaz, oralarda boğulur kalırım. Ama şunu mutlaka söylemek gerekiyor; bu adam özetle iradenin istence tabi olduğunu söyler. Bu kitabın da ikinci bölümü tamamen bunun üzerine kurulmuştur. Seksen sayfalık kitabın
"Neden içkiyi bırakmıyorsun?" diye önerdim.
"Bırakmak mı? Şaka mı yapıyorsun? Hayatım, sadece yarı farkında olduğum zaman bile berbat. İçkiyi bırakır ve gerçekten nasıl olduğunu görürsem büyük olasılıkla kendimi bir köprüden atarım."