Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ütopik bilincin belli biçim ve aşamalarından söz edi­yorsak eğer, aklımızdan geçen tekil insanlarda “canlı” olmuş olan somut olarak bulunabilen bilinç yapılarıdır. Kastettiğimiz, (Kant’ın “tam olarak bilinç”i gibi) sadece tinsel olarak inşa edilmiş (yapı) bir birim ya da (Hegel’in “ruh”u gibi) âdeta tekil bireylerin somut bilincinin üstünde tayin edilen metafıziksel bir öz olmaktan çok, te­kil insanlarda tespit edilebilen ve somut olarak bulunabilen bilinç yapılarıdır. Bu bağlamda kastedilen, somut insanların somut düşün­celeri, eylemleri, hisleri ve tüm bunların içsel ilişkileridir.
Sayfa 202 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Bir bilincin özsel yapısı, o bilincin zamansal tablosunu umut, özlem ve anlamsal hedeflerinden hareketle anlamaktan daha iyi kavranamaz. Zira, bu anlamsal hedef ve beklentilerden hareketle sadece geleceğini değil, geçmiş zamanını da bölümler. Başta yal­nızca kronolojik bir sıralama şeklinde yer bulan olaylar, ancak bu­radan hareketle anlamlı ve belirleyici bir hal almaktadırlar; tekil ve­riler önem kaybına uğrar ve ruhun temel çabası yönünden hareketle tekil olaylara farklı farklı anlamlar yüklenir.
Sayfa 202 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Reklam
Ütopyanın biçimi yalnızca ilgili bilincin canlı "içeriği” değildir, daha ziyade -en azından yönelimsel olarak- bilinci tamamıyla kapsadığı zaman ütopik bir bilinçten söz etmek mümkündür. Üto­pik unsur, bu anlamda, hâkim olduğu bilincin içini eğilimsel olarak tamamıyla doldurduğu; deneyim, eylem ve yaklaşım (perspektif) biçimleri kendilerini buradan hareketle düzenledikleri zaman, hakikatimiz ve gerçekliğimizle ilgili olarak, sadece ütopyanın fark­lı biçimlerinden değil, aynı zamanda ütopik bilincin farklı biçim ve aşamalarından da söz edilebilir.
Sayfa 201 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Etkili bir ütopya uzun vadede bireyin işi olamaz. Çünkü tek bir bireyin, belli bir tarihsel-toplumsal varoluş­la ilgili statüyü, sadece kendi varlığından hareket ederek parçalama­sı mümkün olamaz. Mevcut varoluşsal düzene alternatif olabilecek bir varoluşsal gerçeklik, ancak tekil bireyin ütopik bilinci toplum­sal mekândaki mevcut eğilimlerden faydalanıp onları ifade edebil­diği ve bu şekliyle de tabakaların bilincine geri akıp eyleme dönüş­tüğü zaman meydana gelebilecektir.
Sayfa 200 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
İlk bakışta belli bir tabakanın ütopyasını sadece tek bir birey şekillendirmiş olsa da; bu ütopyanın, son kertede, kolektif içtepileri o bireyin başarısına uygun gelen bir tabakayla ilişkilendirmek mümkündür.
Sayfa 200 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Yön verici ütopyanın, başta sadece tek bir bireyin “istemlerinin yarattığı düş”ü, hayali olarak öne çıkarttığı, daha sonra ise bunun ancak geniş ve sosyolojik olarak net bir şekilde belirlenebilir katmanların politik istemleri kapsamına alındığı sıkça görülmektedir. Bu gibi durumlar­da, bir öncülden ve onun bayraktarlığından söz edilmektedir. Başa­rıları ise, sosyolojik olarak vizyonunu lehine dile getirdiği, düşün­celerini geliştirdiği tabakaya ait saymaktadır. Belli tabakaların bu yeni bakış açısının bu şekildeki (yani sonradan) kabulüyle ilgili ol­gu, bu bireysel iradesel içtepinin ve şekillendirici prensibin top­lumsal köklenmişliği şeklindeki yansımasından başka bir şey de­ğildir. Ki öncül birey, toplumsal kök salmışlığın bir parçası olarak ve aslında sadece bireysel bir başarı olan başarısının tayin edilmiş yönünü, daha önceleri bilinç dışı bir biçimde ve muhtemelen köklenmişlikten sağlıyordu. Bireyin yaratıcılığının reddedilmesi gerek­tiğine ilişkin düşünce, sosyolojinin en yaygın yanlış anlamalarındandır. Tam tersine: Yeni olan, tekil kişinin mevcut varoluşsal sta­tüyü yıkan bu yeni türden “karizmatik” bilincinden başka nerede oluşabilir ki? Sosyolojinin daima göstermesi gereken şey ise, yeni olanın mevcut olanla temellenerek (çoğu kez mevcut olana karşı muhalefet içinde bulunur şekliyle de olsa), yönünü tam da mevcut olana göre tayin ettiği ve öte yandan mevcut olanın ise daima top­lumsal bünyedeki güçler arası gerilimlere kenetlenmiş olduğudur.
Sayfa 199 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Reklam
Önsöz
Haz ve Günah: Bir Tanpınar Yorumu Tanpınar şiir, roman ve hikayelerinin gerisindeki estetik bilincin niteliği ve Tanpınar estetiğinin bir dil sanatı olarak edebiyatta görünüşü hakkındadır. Tarihe, felsefeye, mitolojiye, psikolojiye, Doğu ve Batı edebiyatlarına ilişkin okumalardan gelen Tanpınar kültürü, hem eserlerinin anlam ve kaynak evrenini
Kapı Yayınları - 1. Basım: Mart 2012
Bilimin sadece akademiler­de yapılması, belli yaşamsal alanlara ait uygun tutumların tefekkü­rün belli biçimlerince örtbas edilmeleri anlamında bir tehlikedir.
Sayfa 172 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Sadece özgül tarihsel-toplumsal topluluklarca elde edilebilen her bilgi de aynı şekilde şüpheli kabul ediliyordu. Zira, dünya gö­rüşleriyle ilgili öncüllerden tamamıyla arınmış bir bilgi istenmek­teydi. Ancak, bu pür nicelikselleştirilebilir ve çözümlenebilir ola­nın, yalnızca belli dünya görüşleri aracılığıyla keşfedilebildiğini. dolayısıyla dünya görüşünün mutlaka bir hata kaynağı değil, daha ziyade, tam tersine, âdeta belli bilgi alanlarına ulaşmayı mümkün kılan bir mekanizma olduğunun farkına varılmamıştır.
Sayfa 168 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Üretim sürecine, sınıflara ya da belli bir yaşam tarzına bağlı ola­rak doğrudan katılan bir kişinin konumu, sadece ve sadece özgül varoluşla ilgili toplumsal süreç tarafından belirlenirken; bir ente­lektüelin konumu, özgül sınıfsal aidiyetlerinin yanı sıra, daima tüm toplumsal kutuplulukları içeren tinsel şartlar aracılığıyla da belirlen­mektedir.
Sayfa 158 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Reklam
Gerçek sentez, o an için toplumsal mekânda mevcut taleplerin niceliksel ortası anlamına gelmez. Bu, sadece ve sadece, toplumsal ganimetlerinin ne “sağ”dan ne de “sol”dan tehdit altında bulunma­sını istemeyen, toplumsal bir statünün daha yeni yeni yükselmiş olanlar lehine istikrara kavuşturulmasına yarayan bir çözüm anla­mına gelirdi. Oysaki, tam tersine, bünyesinde birikmiş kültürel de­ğerlerden ve toplumsal enerjilerden mümkün olduğunca fazla şeyin geride kalacağı ve tarihin ilerici bir şekilde ilerlemesini teşvik ede­bilecek bir politik tutum söz konusu olmalıdır. Yeni statü, aynı za­manda, tüm kapsamlılığıyla ve olabildiğince organik bir biçimde ön plana çıkarak, biçim değiştirici gücünü gösterebilmelidir.
Sayfa 155 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Günümüzde, sadece her bir politik bilginin zorunlu taraflılığı de­ğil, ayrıca kısmîliği de bilinmektedir. Politika ve dünya görüşüyle ilgili bilginin taraflılığının çürütülemezcesine açığa kavuştuğu gü­nümüzde, bu kısmîlik, bu bir-şeyin-parçası-olmak, bu bilginin bün­yesinde sürekli olarak bir bütünün oluştuğuna ilişkin ve taraflılıkla ilgili veçhelerin bu bütüne götüren kısmî bilgiler olduklarına ilişkin bir anlam da barındırmaktadır içinde.
Sayfa 151 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
İlginç olan, devrimin bu andan itibaren insanların sahip oldukları coş­kunluğun artması olarak, sadece bir irrasyonellik olarak görünmemesidir. Zira, bu coşkunluk, sadece milyonlarca kez yer bulan deneysel düşünsel eylemlere depolanmış rasyonelliği bir patlama noktasına getirdiği anlamda değerlidir.
Sayfa 134 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Her ne kadar yaşamımız kapsamlı bir şekilde rasyonelleştirilmiş olsa da, tüm bu rasyonelleştirmeler sadece kısmî rasyonelleştirmelerdir; zira günümüz aşamasında bile, toplumsal alanımızın en önemli alanları hâlâ irrasyonel bir tarzda temellendirilmiştir.
Sayfa 122 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Tinin tarihini (ki, bu türden sosyolojik bir tarih bakışını savundu­ğumuzu şimdiye kadar olan yaklaşımımızla göstermiştik), unsurla­rın hem dizilişini hem de bitişmelerini sadece bir rastlantı olarak değerlendirmez, bilakis bu unsurların önemini ve anlamını, ancak tarihsel olarak oluşan bütünlüğün araştırılmasıyla kavranabileceğini hedeflemek gerekir.
Sayfa 103 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
1.290 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.