Şimdi görüyoruz ki her şeye rağmen insan içgüdüleriyle mutlu olamıyor.
Bütün teknolojik ürünleri kullansa bile sonunda geliyor iç huzuruna muhtaç kalıyor, onu bulamıyor ve dolayısıyla mutlu olamıyor.
Gökyüzünde temaşa eylemek, varlığımızı sonsuza alıştırmak, sonsuzla tanıştırmaya teşebbüs etmek veya sonsuza aşina kılmak gayreti demektir.
Gökyüzünü temaşa ettiğimiz zaman, onun herhangi bir noktasını, bölgesine veya bölümünü diğerlerinden tefrik edemiyoruz. Gökyüzü bütün varlığı kuşatan, bir birlik içindedir.
Gökyüzü temaşası, varlığımızı aynı zamanda vahdet fikriyle de tanıştırıyor. Dolayısıyla sonsuzluk ve vahdet iç içe geçmiş iki büyük ve ilahi realite olarak, ruhun susuzluğunu gidermektedir.
Göz bir mesafeye kadar görebilir, ondan sonrası için acizdir. Fakat ruh öyle değil. Ruhun serüveni, gözün aciz kaldığı ve bu aczini itiraf ettiği noktadan sonra başlar.
İnsan, gökyüzünün esrarına kendisini terk etmeye başlarken, önce gözünden istifade eder. Fakat sonra, hemen devreye ruh girer. Ruhun durağı yorulunca ya kadardır. Buradan şunu anlıyoruz ki,
Gökyüzünü temaşa eylemek, varlığımızı sonsuza alıştırmak, sonsuzla tanıştırmaya teşebbüs etmek veya sonsuza aşina kılmak gayreti demektir.