İlahi bir kurgu ile ben, kendimden, kendime yolculuk yapıyorum.
Sayfa 25 - Turkuvaz KitapKitabı okuyor
Her insan fiziksel olarak aynıdır. Peki bizi farklı kılan ne? Üslup... Oturma biçiminden, konuşma biçiminden, ses tonundan, giyiminden, jestlerinden, hatta sükûtundan o insanın hangi zihinsel ve duygusal yapıya ait olduğunu çok net hissedersiniz. İnsanda bunu anlamak çok daha kolaydır. Şehir de bunun gibi, neden? Çünkü şehri de insanlar inşa ettiler Birisinde ölçek bireysel, birisinde ölçek toplumsal...
Sayfa 146Kitabı okudu
Reklam
Klasik Batı müziği Türkiye'de çağdaşlaşmanın ürünü olarak görülür. Devlet orkestrası şehirlere gidiyor ve bir gün Bayburt'a da gitmiş. Bu hadise her şehir için söylenebilir. Müthiş bir konser verilmiş, herkes oturup dinlemiş. İhtiyar bir zat da ağlıyormuş. Konser bitince şef dönüp sormuş: "Herhalde çok duygulandınız?" İhtiyar demiş ki : "Evet. Bayburt, Bayburt olalı Timur'dan beri böyle bir zulüm görmedi." Bu enteresan bir şeydir. O, kendi içinde anlamlı!
Sayfa 118Kitabı okudu
1958-1959 gibi, biz lisedeyken koskoca çocuklar ziraat marşını okurduk. İngiltere'de Sanayi Devrimi başlamış ama biz hâlâ ziraat marşını okuyoruz. Bu lise de Cumhuriyet'in iddialı liselerinden ve İstanbul'un göbeğinde. Bu mantıkla yetişiyorsunuz.
Sayfa 105Kitabı okudu
İnsan;inanmadığı bir şeyi icra edemez. Etmek zorunda kalırsa bu,ona çok ağır gelir.
Sayfa 17 - Tutikitap
Bir tarafta İRADE,diğer tarafta KADER var.O kavgayı yaşıyoruz...
Sayfa 10 - Tutikitap
Reklam
Sadettin Ökten
Sadettin Ökten
: Tefekkür ettikçe feraset açılır. Allah kendi üzerinde düşünen kulunu boş göndermez. " Sen yarini bihaber mi sandın / Yoksa seni terk eder mi sandın ?" diyor Galip, kulunu bırakmaz. "Bana bir adım yaklaşana ben on adım yaklaşırım," diyor. Nasıl yaklaşır, onu bilemeyiz ama her şeyden önemlisi insanın kalbini açar. Başka bir insanı sıkan dert, onu sıkmaz. Rahmetli babam söylerdi: " **Elhamdüllilahi teâlâ âlâ külli hal** " ve bunun dışında " Sivel küf- ri ved-dalal " diye ekliyor. Küfür haline şükretmiyor, o hallerden Allah'a sığınıyor. Bunu dudak söylüyor, diğerini halden anlıyorsunuz. Manen tatmin olmuş. Kalbi mutmain. Endişesi yok mu, elbet var; hepimizin var ama tatmin, kalp doygunluğu başka bir hadise.
Sayfa 234Kitabı okudu
Sadettin Ökten
Sadettin Ökten
: Medeniyet öyle bir şey ki sizi tümüyle kapsıyor. Tüketici kapitalizmse, size kendini bir an unutturmuyor. Reklamıyla, panosuyla, tükettiğiniz eşyalarla, yediğiniz yemeklerle kapitalizm, her yanınızı sarmış vaziyette ve onu unutmanız mümkün değil. Islam medeniyeti de böyleydi. Beş vakit ezan, selamlaşma, şehir ici türbeler, mescitlerin hazireleri, çeşmeler size sürekli kendini hatırlatırdı. "Bereket versin", "bereketini gör"; bunlar kayboldu artık. " Oğlum rızık garanti ama bereketi Allah'tan isteyeceksin , derdi babam . Çok kazanırsın ama bereketli olmaz, nasıl kazandığını da bilmezsin. Az kazanırsın, bereketi olur. Alışveriş yapıyorsun, "lyi günler," deyip çıkıyorsun. Kartını verip şifreni giriyorsun, arkadaki bekliyor, torbayı doldurup çıkayım diyorsun. bereket mereket unutuldu artık.
Sayfa 229Kitabı okudu
Sadettin Ökten
Sadettin Ökten
: Cenab-ı Allah, müstağni kalmayı kuluna nasip ederse mümin de bu perspektifi kazanır. Hırsı şeytan verir. Hırs gelirse siz değil bir maaş, bir milyon maaş alsanız gene tatmin olmazsınız. Allah doyurur. O, zihni ve kalbi doyurandır. Allah'ın adını zikrettiğinizde dahi kalbiniz tatmin olur. Dünyanın gailesi bitmez . O gaile üzerinde dalga gibi olmak icap eder zira inciler diptedir .
Sayfa 224Kitabı okudu
Kemal Sayar
Kemal Sayar
: Mahir İz Hoca'nın hatıraları çok zengin, kimler kimler yok ki... Bir ortaokul talebesiydim, Bütun Dünya diye bir dergi çıkardı. Siz anlatırken aklıma orada okuduğum bir hikâyeden ne denli etkilendiğim geldi. Iki hasta yatıyorlar bir koğuşta, ikisi de yatalak. Bir tanesi kapının hemen kenarında yatıyor, ilaçları da başlarında duruyor. Yatağın kenarında olan sokağa bakarak her gün sabahtan akşama yeni bir hikâye anlatıyor. "Şu geçenlerde de gelen sarı saçlı kız yine geldi, biletçi bakkala selam verdi, kasap şuna kızdı, diye durmadan hikâye anlatıyor. Bir sürü hikâyeyle günleri dolduruyorlar, her biri üstüne yorum yapıyorlar. Bir gün bir gece, kapı kenarında yatan hastanın aklına şöyle bir hınzırlık geliyor: "Hep o seyrediyor, ben de seyredeyim, o bana anlatacağına, ben yaşayıp göreyim her gün olanı biteni. Ben kapının ağzında bir şey göremeden, onun sürekli tattığı seyir lezzetinden bihaber ömrümü tüketiyorum." Eliyle diğer hastanın ilaçlarını birbirine katıp karıştırıyor. O gece hasta, doğru ilacı alamadığı için vefat ediyor. Boşalan yatağa da katili alıyorlar. Büyük bir hevesle yatağına yerleşen adam, camdan aşağıya bakıyor ki kapkara bir duvardan ibaret tüm manzara. Aslında tüm bu hikâyeler, o hastanın hayal dünyasının birer ürünüymüş.
Sadettin Ökten
Sadettin Ökten
: Hayat böyle.
Kemal Sayar
Kemal Sayar
: Hayat, hayal edebilmek ve bazı şeyleri görebilmek demek. Herkes aynı şeylere baksa da, kimi eşyayı satıhta görse de, kimi derinlemesine görüyor. Manayı görebilmek, mühim olan eşyanın ardındaki manayı görebilmek ...
Sayfa 223Kitabı okudu
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.