Bilge kimseler şöyle der: Gönlü aşkın zorluklarıyla uğraştırmak gözü sevgilinin yüzüne bakmaya alıkoymaktan daha kolaydır.
Hayatı boyunca birçok olaya tanık olan İran mutasavvıf Şeyh Sadi, hayatın kendisine öğrettiği felsefeyi Gülistanla ölümsüzleştirmiş, Sudi- Bosnevi ise bu anlayışı Türk-İslam bakış açısıyla yorumlayarak Türkçeleştirmiştir. Sudi, Gülistanda geçen birbirinden değerli hikâyeleri ele alırken Şeyh Sadinin manevi huzurunda eğilir, ancak yer yer görüş ve eleştiri içeren yorumlarda bulunmayı ihmal etmez. Buna göre Gülistan Şerhi, bir tür Gülistan Okuma Kitabıdır demek hiç de yanlış olmaz
Sayfa 44 - ,Kitabı okudu
Reklam
İnsanoğlu, günlük hayatını sürdürmek üzere birtakım temel maddi kaynaklara muhtaç olduğu gibi, yaratılış gereği manevi açıdan da doyrulma ihtiyacı hisseder.Farklı zaman dilimlerinde yaşamış manevî söz elçileri, insanı insan yapan temel değerleri hatırlatma vazifesi üstlenirken, bunu ifadede en tesirli vasıta olarak edebiyatı seçmişlerdir.
13. yüzyılda Moğollar'ın yaptığı zulüm, başta İran ve Anadolu olmak üzere geniş bir coğrafyayı tesiri altına almış, sürekli yıkımların getirdiği fakirlikle boğuşan halk, sarsıcı bir ruhî çöküntüye uğramıştı. Böyle bir çevrede Mevlânâ, manzum Mesnevi'sinde tahkiye üslubuyla gönülleri fethederken; Şirazlı Şeyh Sadî, Gülistan'da makame üslubuyla aynı başarıyı göstermiştir. Gülistan, uzun yıllar pek çok yeri dolaşıp bilgi ve görgüsünü artıran bir tasavvuf ehlinin hatıraları olmaktan öte; mütevazı, sakin ve aşırıdan kaçan bir hayat anlayışının misaller yoluyla kâğıda yansımasıdır.
SADİ-İ ŞİRAZİ (1182?-1292)
İran Edebiyatı'nın meşhur isimlerindendir. Namı sadece İran coğrafyasıyla sınırlı kalmamış, doğu ve batı edebiyatlarını çeşitli yönlerden tesiri altına almıştır. Hayatı hakkında, genel ve kesinlik arz etmeyen bilgiler mevcuttur. Asıl adı Ebû Muhammed Sadî Şerefüddîn Muslih bin Abdullah'tır. Doğum yeri Şiraz'dır. Bağdat'ta devrin ulu şeyhleri ve önemli hocalarından dersler aldıktan sonra bilgi ve tecrübesini artıracak uzun yolculuklar dizisine başladı. Kendisinden bahseden eserlere göre Batı Asya'nın uzak noktalarından Mezopotamya, Küçük Asya, Hicaz, Şam, Lübnan, Anadolu, el-Cezîre, Suriye, Mısır, Marakeş, Azerbaycan, Belh, Gazne, Gücerat gibi devrin gözde merkezlerini dolaştı. Yaklaşık 35 sene devam eden bu seferlerde görüp yaşa dıklarını eserlerine yansıttı.
Gülistan
Makame tarzında kaleme alınan Gülistan, manzum-mensur karışık bir eserdir. Eser, Miladî 1258 yılın da yazılmış, Salgurlu hanedanından Ebu Bekir bin Sad bin Zengi'ye ithaf edilmiştir. Sekiz bölümden oluşan eserde padişahların halleri, dervişlerin ahlakı, kanaatin fazileti, susmanın faydaları, aşk ve gençlik, zayıflık ve ihtiyarlık, terbiyenin ehemmiyeti ve sohbet adabı gibi birçok konuda hikâyeler ve hikmetli sözler bulunmaktadır. Her hikâye konuya uygun beyitlerle desteklenmiş, böylece aşılması güç bir üslup harikası ortaya çıkmıştır.
Reklam
Bir gece geçmiş günlerimi düşünerek boşa giden ömrüm için kaygılanıyordum. Gönül evinin taşını elmas gibi gözyaşımla deliyordum. Boş yere harcadığım ömrüm yüzünden pişman olup öyle ağlıyordum ki kara taş gibi pek gönlüm duygulanıp üzülüyordu. Bu sırada kendi hâlime uygun gördüğüm şekilde, kendi kendime şöyle konuşuyordum: Hâlâ gaflet uyku sundasın. Ömrün çoğu gidip azı kaldı, ancak sen gaflet uykusundan uyanmıyorsun. Artık uyan! Uyan ki geriye kalan bir iki günde kaybettiğin şeyleri telafi eyleyesin.
Göç sabahının tatlı uykusu yayayı yoldan çevirir... Yani dünya lezzetleri, ahiret yolu azığını hazırlamakla uğraşıp gerekli şeyler için girişimde bulunmaya mani olur. Kalıcı olmayan
67 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.