öğrendiğim kavramlar
Monarşist? - siyasal gücün bir tek kişinin elinde bulunduğu ve yönetimin genellikle kalıt yoluyla aile bireylerine geçtiği devlet biçimini destekleyen. Entropi? -Entropi, genelde yanlış biçimde bir sistemin “arızalı durumu” olarak adlandırılan bir durum işlevidir. Goebbels ve speer? Dr. Paul Joseph Goebbels, 1933-1945 yılları arasında Halkı
İnsanoğlu hemcinsine tahakküm etmeye meyillidir. Sadizm kıvılcımı herkeste mevcuttur. Ama bazılarında bunun oranı çok düşük, diğerlerinde biraz daha fazla, bazı insanlarda da tehlike yaratacak şekilde bariz olabilir. Muhtar Şahanov
Reklam
Özel mülkiyet, tabiatın eteğinde tek parça olarak, birlik halinde, hür ve müreffeh yaşayan kabilelerden oluşan insan toplumlarının iki düşman kutuba dönüşmesine neden oldu. Kabile geleneğinde herkesin ortak olduğu sosyal alandaki özel mülkiyete ilişkin katılımcı tavır, kurt ile kuzunun ilişkisine benzeyen iki zıt kutbun ilişkisine dönüştü. Artık biri diğerini köleleştirme ye, diğeri de ondan intikam alma uğraşısına tutuştu. Bu iki grubun düşmanca ilişkilerini takiben, her iki grupta ahlâkî hastalıklar ve binlerce fesat mikrobu ortaya çıktı; zayıf ve mahrum kalan grup intikamcı, yırtıcı, hırsız, asi, dalkavuk, meddah, hizmetkâr, köle veya uşak oldu. Kuvvetli grup ise zalim, aldatıcı, yalancı, halk ve insanlık düşmanı, gözü doymaz ve hırslı “para biriktiren fare” haline geldi. Gitgide yeni zevklerin peşine düştü. Daha çok mal ve altın biriktirmek için her firsata dört elle yapıştı, ihtiyaç duymadığı halde o kadar mal biriktirip yağmaladı ki, bunlar yaşami boyunca kendisi için yeterli olduğu gibi, kendisinden sonra gelecek nesillere de yeter de artar oldu. Sonra bunlar arasında paragöz-lük, altın, yağma hırsı, zorbalık ve bir tür sadizm olan halka eziyet etme ve onlara zulmetme hastalığı belirdi.
Sayfa 432Kitabı okudu
Ayıların ya da fillerin iki kümeye ayrılıp birbirlerini imha ettiklerini, ben hiç işitmedim. Hayvanlar aleminde aynı tür içinde savaş yoktur. Kendi benzerleri arasında savaş ve sadizm "uygarlaşmış insanın" bir edinimidir.
İnsanlar arasındaki ayrımları oluşturan şiddetli arzular ve kişilik özellikleri, büyük ölçüde esnektir, kalıba sokulabilirler. Sevgi, yıkıcılık, sadizm, boyun eğme eğilimi, iktidar hırsı, umursamazlık, kendini soyutlama, kendini büyütme isteği, tutumluluk tutkusu, duyusal zevkleri yaşama geçirme ve duyusallıktan korkma, bu özelliklerdendir. İnsanda bulunan bu ve daha birçok şiddetli arzu ve korkular, belli yaşam koşullarına birer tepki olarak gelişmektedirler. Bunlar özellikle esnek değildir, çünkü bir kere bir insanın kişiliğinin bir parçası haline geldiler mi, kolayca yok olmaz, ya da bir başka itkiye dönüşmezler. Ama bireylerin özellikle çocukluklarında, kendilerini içinde buldukları yaşam şekli bütününe uygun olarak şu ya da bu gereksinimi geliştirmeleri anlamında esnektirler. Bu gereksinimlerin hiçbiri, insan doğasında doğuştan var olan ve bütün koşullar altında gelişip doyurulmak durumunda olan özelliklermişçesine değişmez ve katı değildir.
Sayfa 33
Divan edebiyatında roman yok. Niçin olsun?
Divan edebiyatında roman yok. Niçin olsun? Batı’nın ilk romanlarından biri “Topal şeytan”. Kahraman, evlerin damını açar, bizi yatak odalarına sokar. Roman başlangıcından itibaren bir ifşâdır. Osmanlı’nın ne yaraları vardır, ne yaralarını teşhir etmek hastalığı. Hikayeleri ya bir cengâveri ebedîleştirir, ya “hisse alınacak bir kıssa”dır. Roman’ın burjuvaziyle doğduğunu söylerler. Burjuvazi Avrupa’nın imtiyazı, daha doğrusu yüz karası. Bir kelimeyle roman, başka bir dünyanın, başka bir ruh ikliminin, başka bir toplumun eseri. Daha zavallı bir dünya, daha dişi bir manevi iklim, daha geveze bir toplum. Başka bir tabirle, bu edebi nevi bir buhranın, bir uyuşmazlığın, reelle ideal arasındaki bir nispetsizliğin çocuğu. İçtimâî bir sıhhatsizlik, hiç değilse bir tedirginlik alâmeti. Sınıf kavgalarıyla sahneye çıkışı bundan. İnanan bir toplumda, pürüzleri yok etmiş bir toplumda, hayalî çözüm yolları aramaya ihtiyaç duymayan bir toplumda romanın ne işi var? Osmanlı, Osmanlı kaldıkça Batı romanı’nı anlayamazdı. Önce uzun bir temessül, daha doğrusu tesemmüm merhalesinden geçecek, iktisadi ve içtimai müesseseleriyle değişecekti. Medeniyet can çekişiyor. Gök bomboş, hayat abes; roman bu kalpsiz dünyanın insanını bütünüyle sahneye koymak iddiasında. Bütünü, yani çarpık insiyakları, hayvanca iştihaları, çılgın arzuları veya arzusuzlukları ile. Aşk da -Tanrı gibi- öldüğüne göre, cinsiyet tek değer. Bezirgan hayasızlığın üstüne bir sal attı: cinsi bunalım. Sade, kütüphanelerin şeref misafiri, sadizm abesin ikiz kardeşi.
Sayfa 121
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.