Platon gözüme benimle konuşmaya tenezzül etmeyecek kadar seçkin ve soylu göründüğünden, dönüp Aristoteles'e baktım,
nitekim o da hiç vakit kaybetmeden söze
girerek diyalektik tarzıyla bana ders vermeye başladı. "Söylesene sevgili Kant/ şu senin
iyi niyet diye adlandırdığın şey nedir?" diye
sordu. İşte şimdi pratik felsefemin
aynı varlıkların duyularüstü doğası, onların bütün deneysel koşullardan bağımsız olan, dolayısıyla saf aklın ö z e r k l i ğ i n e ilişkin olan yasalara uygun varoluşlarıdır. Ve şeylerin varoluşlarını bilgiye bağımlı kılan yasalar pratik olduğundan, duyularüstü doğa, onun bir kavramını oluşturabildiğimiz ölçüde, s a f p r a t i k a k l ı n özerkliği alltında olan bir doğadan başka birşey değildir. Bu özerkliğin yasası ise ahlâk yasasıdır, bu da duyularüstü bir doğanın ve saf düşünülür bir dünyanın temel yasasıdır; bu düşünülür dünyanın izdüşümünün ise, duyular dünyasında, ama bu dünyanın yasalarını bozmadan var olması gerekir.