Beni burada arama anne
Kapıda adımı sorma
Saçlarına yıldız düşmüş
Koparma enne,
Ağlama.
Kaç zamandır yüzüm tıraşlı
Gözlerim Şafak beklerdim
Uzarken ellerim
Dolu rüzgarla çıkıp ufka giden yelkenli!
Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli,
Ömrünün geçtiği sahilden uzaklaştıkça
Ve hayalinde dolan aleme yaklaştıkça,
Dalga kıvrımları ardında büyür tenhalık,
Başka bir çerçevedir, gitgide, dünya artık.
Daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka ziya;
Mavidir her taraf, üstün gece, altın derya...
Yol da benzer
Her bir dizesi insanı alıp götürecek cinsten..
DENİZ TÜRKÜSÜ
Dolu rüzgârla çıkıp ufka giden yelkenli!
Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli.
Ömrünün geçtiği sahilden uzaklaştıkça
Ve hayâlinde doğan âleme yaklaştıkça,
Dalga kıvrımları ardında büyür tenhâlık
Başka bir çerçevedir, git gide dünyâ artık.
Daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka
O Turan ki, onun her bir bucağı
Bize nice hikâyeler nakleder;
Binbir hâkan sayan aziz toprağı:
«Hint’ten, Çin’den önce doğan benim!» der.
Eğiliniz ey şerefler, ey şanlar.
Ey ırklara altın destan yazanlar!
Biz devlerin, fillerin
Hazır kırmışken yasakları
ve örülmeden gözlerime ağlamanın ayıbı
acının çocukları gibi
koyup başımı göğsüne
ağlamak istiyorum
ağlamak istiyorum
ağlamak