"Okullarda öğretilen ilk dersin 'Düşünceleriniz Hayatınızı Nasıl Şekillendiriyor?' olmasını çok isterdim.
"Çocukların savaş tarihlerini ezberlemelerinin önemini hiç anlamış değilim. Düşünce enerjisinin ziyanı gibi geliyor bana. Bunların yerine, onlara şu tür önemli konuları öğretebiliriz: Zihin Nasıl Çalışır, Mali Durumla Nasıl Baş Edilir, Ekonomik Güvence İçin Nasıl Yatırım Yapılır, Nasıl Anne Baba Olunur, Sağlıklı İlişkiler Nasıl Yaratılır, Özgüven ve Özdeğer Nasıl Kazanılır ve Korunur vb. "Bugün öğretilen derslerin yanı sıra bu konuların da öğretildiği okullarda yetişen bir kuşağın yarattığı dünyayı düşünebiliyor musunuz?
"Kendilerine saygı ve sevgi duymayı bilen mutlu insanların dünyasına sahip olacaktık.”
"Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında."
Gururla söyleyebilirim: "Bu dünyadan bir
Ahmet Hamdi Tanpınar geçti ve ben onu okuma şerefine nail oldum." Bazı yazarlar vardır, geç tanırsın. Bazıları da vardır ki, geç tanımanın daha kötüsü: yanlış tanımak...
Geçtiğimiz yıllarda çok sevdiğim,
Rabbim bana doğru düşünmeyi, doğru anlamayı, doğru konuşmayı, doğru yaşamayı ve herkesin hayrına olacak en doğru kararları alabilmeyi nasip et.
Beni güçlü, sağlıklı, anlayışlı ve anlaşılır kıl.
Kalpler senin elinde, benim değiştirme gücüm yok. Kalbimi ve kalpleri sen düzelt; beni, ailemi ve ülkemi koru. Amin.
Okur musunuz bilmem lakin yazdım.
İncelemeye başlamadan önce, felsefi bilgileri bu denli basit ve eğlenceli bir üslup ile kaleme alan Nigel Warburton 'a şükranlarımı iletiyorum :)
* Metnin uzunluğu gözünüzü korkutmasın, madde madde elimden geldiği kadar özetlemeye çalıştım.
Kitabımız kronolojik bir sıraya göre dizilmiş, 40 bölümden oluşuyor.
"İnsanlar aslında aydınlıktakiler ve
karanlıktakiler olarak ikiye ayrılır.
Karanlıktakilerin sayısını azaltıp,
aydınlıktakilerin sayısını çoğaltmak, işte
hedef budur. Bu yüzden 'Bilgi!', 'Bilim!' diye
bağırıyoruz."¹
Bir kitap okurken ne zaman
Victor Hugo ismini görsem ilk defa lise yıllarında okuduğum “
Bu tür niteliksiz ve gereksiz kitaplara maruz kalmamak için kitap önerileri verdiğim YouTube kitap kanalıma abone olabilirsiniz: youtube.com/c/alintilarlaya...
Bu kitabın incelemesine başlamadan önce site yönetiminden kendi incelememin üstüne, bazı gönderilere koyulan "Dikkat, bu gönderi rahatsız olabileceğiniz müstehcen
Nermin Yıldırım 2019’un mart ayında Camino de Santiago’nun Portekiz ayağının kıyı rotasını bir arkadaşı (romanda da aynı ismi taşıyan Ogo karakteri) ile beraber yürümeye başlar.
i.hizliresim.com/lnzjz0h.jpg
Sırtında
“Ne inanılmaz, ne şaşırtıcı bir şaheserdir beyin. Ve bizler de ne şanslıyız ki, dikkatimizi ona yoğunlaştırmamıza olanak sağlayan teknoloji ve iradeye sahip bir neslin üyeleriyiz. Evrende keşfetmiş olduğumuz en harikulade şey bu: Beynimiz, yani ta kendimiz.”
Son zamanlarda okuduğum en iyi kitaplardan birini olabilecek en iyi şekilde tanıtıp
"Kitaplar konusunda bilgiliydi, ama insanlar konusunda itiraf etmek gerekir ki, çok az şey biliyordu."
Yazar, kitabı üç bölüme ayırmış: Dünyasız Bir Kafa, Kafasız Bir Dünya ve Kafadaki Dünya.
Bölümler, rastgele isimlendirilmiş değil. Bölümlerin içeriğiyle alakalı olarak bilinçli bir şekilde seçilmiş olan isimler.
Dünyasız Bir Kafa,
Sosyoloji profesörü Diana Scully, on yıl süren araştırma ve inceleme çalışmaları neticesinde bu kitabı topluma kazandırmıştır. Kendisi bu süreçte tutuklu tecavüzcüler ile ilgili araştırmalarda, Ulusal Akıl Sağlığı Enstitüsü'nün Tecavüzü Denetleme ve Önleme Ulusal Merkezi tarafından desteklenmiştir. Bu merkez ABD'de 1975 senesinde kurulmuştur.
“Okurken bir başka kimse bizim için düşünür: Biz sadece onun zihin sürecini takip etmekle yetiniriz” (s.61).
Gerçekten de öyle mi? Biz kitap okurken
Arthur Schopenhauer’ın dediği gibi sadece yazarının zihin sürecini takip eden pasif süjeler miyiz? Eğer öyleyse “niçin okuyoruz ve okumak bize ne kazandırıyor?” Bir kitaptaki yazarın düşünceleri karşısında pasif
Sevginin iç dinamikleri tek tek ele alındığında hep bir alış veriş içerisindeyiz. En "masum" zannedilen sevgilerde bile bir çıkar söz konusu.
Nasıl yani?
Örneğin Tanrıyı seviyor musun? Evet.
Peki neden seviyorsun?
Cennet, köşk, huri ve tüm "cismani" zevklerinin kaynağı olarak gördüğün için olabilir mi?
Tüm bunları hesaba
Hayat şartları herkes için zordur Ama bazı insanların hem psikolojik bir savaş vermesi hem de sağlıklı bir bireymiş gibi davranması bu şartlar altında çok zor. Sistem belli ve herhangi bir konu da rahatsızlığını dile getirmen imkansız. Karakterine, duruşuna, düşüncene ters hiçbir şeyi kabul etmek zorunda değilsin. Ama gel gör ki o konuyla alakalı herhangi bir şey dile getirmem bile suç!
Bir yazar olarak değil, bir kadın olarak da değil, bir "İNSAN" olarak bazı şeylerin doğru olmadığını, bu sistemin, düşüncenin, ideolojinin ya da adı her ne ise doğru olmadığını bunun bize, yani halka zarar verdiğini dile getirmek benim insani olarak bir hakkım ve vazifem.
Megolaman bir düşünce içinde olan insanların hayatımız üzerinde bu kadar kolay bir şekilde kararlar alması benim insan olarak tahammül edeceğim bir durum değil. Bu durumdan herkesin rahatsız olup kimsenin ses çıkartmaması sistemin üzerimizde kurduğu baskıdan başka bir şey değil.