İnsan kendi içinde iki kişi gibidir. Birisi olduğu haliyle ben, diğeri de onu değerlendiren ben. Bu iki ben ne kadar uyum içinde olursa içimde huzur o kadar fazla olur. Olduğu haliyle olan ben, benim var olduğum doğal halimdir. Değerlendirici ben ise bizi yetiştiren ebeveynlerimizden devraldığımız, içimizdeki depoların dolup dolmaması ile sağlıklı olan ya da sağlıksız olan bendir. Değerlendirici ben, var olan benin çabalarını, varoluşunu olumsuz değerlendirdikçe, yetersizliğini vurguladıkça, daha iyi olması için negatif bir dil kullandıkça, amaçlananın aksine var olan ben pasifize olur, değersiz hisseder ve daha depresif hissetmeye başlar. Değerlendirici benin ağır eleştirileri bizi hatalarımızı dü- zeltmeye itmez. Kişisel anlamda daha ileri gitmemizi, duygusal açıdan gelişmemizi sağlayan şey acımasızlık değil kendimize şefkatle ve anlayışla yaklaşmaktır. İlk olarak var olduğumuz beni ve bu benin yaptıklarını kabul etmeyi, ardından onları neden yaptığını anlamayı başardığımızda gelişim için önemli ilerlemeler kaydetmiş oluruz. Bir arkadaşımız bize sorunlarını anlattığında ona acımasızca yaklaşmayıp anlayış gösterebiliyorsak bu anlayışı kendimizden neden esirgeyelim? Bir başka insanın bizimle kendi kendimizle konuştuğumuz gibi konuşmasına izin verir miyiz? Öyleyse kendimizle daha şefkatli konuşabilmeliyiz. Eğer değerlendirici ben, var olan bene daha anlayışlı yaklaşırsa, hatalarını gerçekçi şekilde değerlendirirse iki ben arasında uyum daha fazla olacaktır ve kişi ruhsal açıdan daha dengeli olacaktır.
İnsan kendi içinde iki kişi gibidir. Birisi olduğu haliyle ben, diğeri de onu değerlendiren ben. Bu iki ben ne kadar uyum içinde olursa içimde huzur o kadar fazla olur. Olduğu haliyle olan ben, benim var olduğum doğal halimdir. Değerlendirici ben ise bizi yetiştiren ebeveynlerimizden devraldığımız, içimizdeki depoların dolup dolmaması ile sağlıklı olan ya da sağlıksız olan bendir. Değerlendirici ben, var olan benin çabalarını, varoluşunu olum­suz değerlendirdikçe, yetersizliğini vurguladıkça, daha iyi olma­sı için negatif bir dil kullandıkça, amaçlananın aksine var olan ben pasifize olur, değersiz hisseder ve daha depresif hissetmeye başlar. Değerlendirici benin ağır eleştirileri bizi hatalarımızı dü­zeltmeye itmez. Kişisel anlamda daha ileri gitmemizi, duygusal açıdan gelişmemizi sağlayan şey acımasızlık değil kendimize şef­katle ve anlayışla yaklaşmaktır. İlk olarak var olduğumuz beni ve bu benin yaptıklarını kabul etmeyi, ardından onları neden yaptığını anlamayı başardığımızda gelişim için önemli ilerleme­ler kaydetmiş oluruz. Bir arkadaşımız bize sorunlarını anlattı­ğında ona acımasızca yaklaşmayıp anlayış gösterebiliyorsak bu anlayışı kendimizden neden esirgeyelim? Bir başka insanın bizimle kendi kendimizle konuştuğumuz gibi konuşmasına izin verir miyiz? Öyleyse kendimizle daha şefkatli konuşabilmeliyiz. Eğer değerlendirici ben, var olan bene daha anlayışlı yaklaşırsa, hatalarını gerçekçi şekilde değerlendirirse iki ben arasında uyum daha fazla olacaktır ve kişi ruhsal açıdan daha dengeli olacaktır.
Reklam
Başkalarına Gösterdiğin Anlayışı Kendine de Gösterebiliyor musun?
İnsan kendi içinde iki kişi gibidir. Birisi olduğu haliyle ben, diğeri de onu değerlendiren ben. Bu iki ben ne kadar uyum içinde olursa o kadar huzurlu olursun. Olduğum halimle ben, var olduğum doğal halimdir. Değerlendirici ben ise bizi yetiştiren ebeveynlerimizden devraldığımız, içimizdeki depoların dolup dolmamasına bağlı olarak sağlıklı ya da sağlıksız olan bendir. Değerlendirici ben, var olan benin çabalarını, varoluşunu olumsuz değerlendirdikçe, yetersizliğini vurguladıkça, daha iyi olması için negatif bir dil kullandıkça, amaçlananın aksine var olan ben pasifize olur, değersiz hisseder ve daha depresif hissetmeye başlar. Değerlendirici benin ağır eleştirileri bizi hatalarımızı düzeltmeye itmez. Kişisel anlamda daha ileri gitmemizi, duygusal açıdan gelişmemizi sağlayan şey acımasızlık değil kendimize şefkatle ve anlayışla yaklaşmaktır. İlk olarak var olduğumuz beni ve bu benin yaptıklarını kabul etmeyi, ardından onları neden yaptığını anlamayı başardığımızda gelişim için önemli ilerlemeler kaydetmiş oluruz. Bir arkadaşımız bize sorunlarını anlattığında ona acımasızca yaklaşmayıp anlayış gösterebiliyorsak bu anlayışı kendimizden neden esirgeyelim? Bir başka insanın bizimle kendi kendimizle konuştuğumuz gibi konuşmasına izin verir miyiz? Öyleyse kendimizle daha şefkatli konuşabilmeliyiz. Değerlendirici ben, var olan ben'e daha anlayışlı yaklaşırsa, hatalarını gerçekçi şekilde değerlendirirse iki ben arasında uyum daha fazla olacaktır ve kişi ruhsal açıdan daha dengeli olacaktır.
Sayfa 199 - Sahı Kitap·Kitabı okudu
Ne olursa olsun kendine iyi davran.
İnsan kendi içinde iki kişi gibidir. Birisi olduğu haliyle ben, diğeri de onu değerlendiren ben. Bu iki ben ne kadar uyum içinde olursa içimde huzur o kadar fazla olur. Olduğu haliyle olan ben, benim var olduğum doğal halimdir. Değerlendirici ben ise bizi yetiştiren ebeveynlerimizden devraldığımız, içimizdeki depoların dolup dolmaması ile sağlıklı olan ya da sağlıksız olan bendir. Değerlendirici ben, var olan benin çabalarını, varoluşunu olumsuz değerlendirdikçe, yetersizliğini vurguladıkça, daha iyi olması için negatif bir dil kullandıkça, amaçlananın aksine var olan ben pasifize olur, değersiz hisseder ve daha depresif hissetmeye baslar. Değerlendirici benin ağır eleştirileri bizi hatalarımızı düzeltmeye itmez. Kişisel anlamda daha ileri gitmemizi, duygusal açıdan gelişmemizi sağlayan şey acımasızlık değil kendimize şefkatle ve anlayışla yaklaşmaktır.
"Sağlıksız Bir Acımasızlık..."
- "Kadınların, çocukluğunu bildikleri kimseler üzerinde sahip olduklarını iddia ettikleri inatçı otoriteyle; Sebastiana, her kötü davranışından sonra vikonta çıkışmayı ihmal etmiyordu, oysa herkes vikontun yapısının düzelmez, sağlıksız bir acımasızlığa büründüğünde görüş birliği içindeydi..."
Sayfa 43