“Sırtımızda bunca günah kamburu var iken hâlâ ayakta olmamızdan daha büyük keramet mi olur?!” Şah-ı Nakşibendi
Muhammed Bahâeddîn
Muhammed Bahâeddîn
(k.s)
"Allah bir kulunu severse onu sevdiğine gönderir, terbiye ettirir, azametine yakışacak edeb öğretir. Müjdeler olsun sana, seni bir mürşide göndermişse şayet bilesin ki Rabbin seni seviyor demektir." Şah-ı Nakşibendi Hazretleri (R.Aleyh)
Reklam
İşte bu sırrı anlamayanlar, meselâ yüz hâsiyeti ve faidesi bulunan Evrad-ı Kudsiye-i Şah-ı Nakşibendî'yi veya bin hâsiyeti bulunan Cevşenü'l-Kebir'i, o faidelerin bazılarını maksud-u bizzât niyet ederek okuyorlar. O faideleri göremiyorlar ve göremeyecekler ve görmeye de hakları yoktur.
Sayfa 171 - rnkKitabı okudu
Gavs-ı Sani Hazretlerinin Hapise Atılması
Gavs Hz.leri Seyyid Abdülbaki Hz.lerini Van'a gönderdi. Van'da ne oldu? Kısa zamanda irşad halkası genişledi ve çoğaldı. Kötü hallerini bırakan halkaya dahil oluyordu. Tabii bu arada rahatsız olanlar muhalefet etmeye başladılar. İstemeyenler ve çekemeyenler oldu. Münkirler boş durmadılar, hemen şikayet ettiler. İki üç gün tevkif edildikten sonra Seyyid Abdulbaki Hz.lerini genç yaşta 30 gün süreyle tutukladılar. Molla Ahmed bu durumu Gavs Hz.lerine açıklamaya çekinir, rahatsızlık duyacağını hesap ederek önce tereddüt etti ve nihayet Seyyid Sıtkı'ya söyler. Zaten Seyyid Abdülbaki Hz.leri hastaydı. Bir de hapishane hayatı eklenince, bütün bunları Gavs Hz.leri işitirse ne yapar düşüncesiyle Molla Ahmed'in anlattıklarını dayıları açıklar. Dayıları Seyyid Sıtkı diyor ki: "Ben Gavs Hz.lerine söyleyince, Gavs Hz.leri öyle oldu ki, öyle ferahlandı ki, inanın çiçek gibi açıldı. Öyle tebessümle bana dedi ki: -Ondan büyük nimet ne var? Allah'a şükredelim. İmam-ı Rabbani, Şah-ı Nakşibendi, Abdulkadir Geylani, Şah-ı Hazne hepsi içerde mapus kaldı. Onlara mutabaatı oldu. Bazıları hata yapıyor, suç işliyor, tevkif ediliyor ve ceza altına giriyor. Bu Allah'ın yolunda tevkif edilmiş ve nezaret altına alınmış ne kadar büyük nimettir. Ne kadar şükretsek azdır." Evet, Gavs-ı Bilvanisi Hz. Seyyid Abdulbaki Hazretlerinin ileride büyük bir zat olacağının işaretlerini veriyordu..
1988 yılında Müslüman olan Amerikalı Naim Abdulwali:
"Batılıların aklında değil, ruhunda problem var. Hristiyanlık Batı'yı tatmin etmiyor. Bu yüzden önemli bir bölümü ateizme yönelmektedir. Ben de her Batılı gibi uzun yıllar Hristiyanlık'la ateizm arasında medcezir yaşadım. Ruhumdaki hafakanlar dayanılmaz bir noktaya ulaştığında, üniversite kütüphanesinde gördüğüm bir tasavvuf kitabı imdadıma yetişti. Onunla İslâm'ı tanıdım, Müslüman oldum. Dinimi öğrenmek, imanımı daha da güçlendirmek için gittiğim camilerdeki Müslümanlar bana sürekli İslâm'ın akıl dini olduğundan bahsettiler. Elbette İslâm, akl-ı selîme muvafıktır. Buna bir İtirazım yoktu. Ama ben aklı değil, ruhu arıyordum. Ben ekmek istiyordum, onlarsa bana su veriyordu. Okumak için Medine'ye gittim, orada ise kendilerini dinin resmi temsilcileri zanneden insanlarla karşılaştım. Söylemek istediğim şu ki; Batı'nın akılda bir sorunu yok. İşte uzaydalar. Bu yüzden onları İbni Sina ile etkileyemezsiniz. Batı'nın yüreği kanıyor. Onlara Şah-ı Nakşibendi gibi tasavvuf büyüklerini anlatmalıyız. Hoca Efendi, diğer Müslümanların aksine yüreğime müdahele etti, ruhuma konuştu. Sohbetleri yarama merhem oldu. O anlattıkça niçin yaşadığımı anladım. Bu yüzden İslâm'ı tebliğ etmek için Batı'ya gidenler mutlaka tasavvuf okumalılar. Batı'nın kararan ruhunu İslâm'a açacak anahtar tasavvufun hikmet ve marifet dolu dünyasında mündemiçtir."
Sayfa 177Kitabı okudu
Bizden sonra bizim yolumuzdan gelecek olanlar bizden daha büyük olmayı istemezlerse hakkımızı helal etmiyoruz . Şah-ı Nakşibend (ks)
Reklam
280 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.