Selamün Aleyküm değerli okurlar.
Malumunuz, mübarek Ramazan ayının yaklaşmasıyla hepimizin içini tatlı bir telaş sardı. Ne yaparız da bu ayı hakkını vererek, bol bol istifade ederek geçiririz, maneviyatımızı diri tutarız minvalinde sürüyle fikir meşgul etmeye başladı zihinlerimizi. Bu bağlamda kendi çapımda, naçizane bir program oluşturdum. Bunu
Bir gün annemiz kızmış evin içerisinde yüksek bir sesle bir şeyler söylüyor, bağırıyor, çağırıyor.
O anda da Hz. Ebû Bekir haneye giriyor. Kızının o halini görünce ne olduğunu sormadan, Âişe annemizi bir köşeye çektiği gibi:
“Ey Filanenin kızı! Sen nasıl olur da Resûlullah’ın huzurunda böyle konuşursun?”
deyip elini vurmak için kaldırıyor, o anda Efendimiz (sas) Hz. Ebû Bekir’e:
“Sakın ha Ebû Bekir!
deyip vurmaması için uyarıyor. Hz. Ebû Bekir utancından hiçbir şey diyemeden çıkıp gidiyor. Annemiz mahcup, ama Efendimiz(sas) yine tebessüm halinde ne diyor biliyor musunuz?
“Seni nasıl o kızgın adamın elinden kurtardım. Nasıl seni onun elinden aldım?” 
“Ey Ali! Gönlün bir tane, sevgin ise dört tane… Bir kalbe bu kadar sevgiyi nasıl sığdırdın?”
Efendimiz (sas)
…
“Yâ Resûlullah! İnsan beyni bir tane olmasına rağmen onun sağ, sol, ön ve arka diye yönleri vardır. İnsanın kalbi de bir tane olmasına rağmen, kalbin de böyle yönleri vardır.
Ben Allah’ı aklım ve imanımla, sizi ruhum ve imanımla, Fâtıma’yı insani canım ve nefsim ile, Hasan ve Hüseyin’i ise babalığın tabii icabı ile seviyorum.” dedi.
İki Cihan Güneşi Efendimiz (sas) bu cevaba tebessüm etti ve:
“Ey Ali! Bu sözleri sana kim söyledi, bu sözler senin sözlerin değil.” dedi.
Ali: “Fâtıma” dedi. Efendimiz (sas) :
“Fâtıma, benden bir parçadır; bu sözleri ancak Peygamber ağacının dalından alınmış meyvelerden biri söyleyebilir.” buyurdu.