Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Her sabah masasına uğrar ve "Günaydın " derdi.
Bir astronom nasıl tek başına rasathanede oturup bir teleskoptan geceler boyunca yıldızları, onların gizemli hareketlerini, değişkenliklerini, sönüp yeniden doğmalarını seyrederse, Jacob Mendel de Cafe Gluck'daki yerinde oturur, gözlüklerinin ardından kitapların evrenine, günlük hayatımızın dünyasının ötesinde yaşayan ve bir yıldız sistemi gibi sürekli değişen döngülere sahip bir evrene bakardı.
Reklam
Habent sua fata libelli:Kitapların kendi kaderleri vardır.
Fakat o,yani Jakob Mendel iki adım ötesinde,dumanı kendisini de saran ufak yangını fark etmemişti bile.Çünkü o,başkalarının dua ettiği,kumarbazların oyun oynadığı ve sarhoşların kendinden geçmiş bir halde gözlerini boşluğa diktiği gibi kendinden geçercesine okurdu.Okumaya kendini öyle kaptırır,öyle kendini verirdi ki onun okuyuşunu gördükten sonra başkalarının okumaları bana hiçbir anlam ifade etmez olmuştu.Genç bir insan olan ben,ilk defa,Galiçyalı bu ufak tefek sahaf Jakob Mendel'de ,sanatçıyı tıpkı bir alim ve gerçek alimi ise tamamen delirmiş biri gibi gösteren sonsuz odaklanmanın büyük sırrını,tam konsantrasyonun trajik mutluluğunu ve talihsizliğini keşfetmiştim.
Bana hayatın en zor dersini vermiş olan insanı unutsaydım vefasızlık olurdu: Bu derslerden birincisi dünyanın en büyük gücüne, paranın gücüne boyun eğmemekti; ikincisi ise tek bir düşman edinmeden yaşayabilmekti.
Farkında olmadan eski bir sözü hatırladım, sanırım Goethe'nin bir sözüydü: 'Koleksiyonerler mutlu insanlardır.'
Reklam
Tanrım, bu adamı kitapları dışında hiçbir şey mutlu etmemiş, hiçbir şey ilgilendirmemişti.
onun bu ruh halini tek bir şey bozardı: Kitap sahiplerinin uzmanlığı için ona para ödemek istemeleri
Sanki kitaplar kilosuna göre satılıyormuş gibi sırayla kitabı iki eliyle tartar ve bir kızın gülü koklaması gibi kitabı koklayıp kokusunu içine çekerdi.
Nazikçe, dikkatli ve saygılı bir şekilde bu hazinenin sayfalarını çevirirdi. Böylesi anlarda hiç kimse onu rahatsız etmeye cesaret edemezdi, tıpkı kendini duaya adamış bir keşişe benzerdi ve aslında bu tanımlama doğruydu da, çünkü kitaba dalgın dalgın bakıp onukoklarken, sayfalarına göz atıp eliyle tartarken dinî bir ayin yapıyormuş gibi görünürdü. Kendini böyle kaptırdığı sırada kafasını sağa sola sallar, kendi kendine mırıldanır, arada sırada merakını veya hayranlığını dile getirmek için "Ah!" diye iç çeker ya da bir sayfasının eksik yahut da bir böcek tarafından yenmiş olduğunu görünce "Aman Tanrım!" diye ünlerdi.
Reklam
yüzünde her zaman dostane bir gülümsemeyle en çetrefilli sorunları çözmek için hazır beklerdi.
Kitap kurtlarının hepsi Jacob Mendel'i bilirdi
Şehir dediğimiz bu her biri canavarımsı kümelerde, orada burada aynı ve tek evreni minyatür olarak yansıtan fasetalar var, bunlar pek çok insan tarafından görülmez ama işin ehilleri, aynı zanaatın ustaları, aynı tutkuya gönül vermiş olanlar tarafından el üstünde tutulur.
kütüphanedeki kitapları kütüphanecilerden daha iyi bilirdi;
Bir kitapçının vitrininde gördüğü kitapların dış kapaklarını bile betimler; henüz kanvasa resmetmediği bir hayali gören bir sanatçının aynı canlılığıyla kitabı gözünüzde canlandırırdı.
Sayfa 30
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.