Biraz yorgunum, kavgaları birikiyor insanın Her uzvundan ayrı ayrı taşıyor acısı zamanla Yaşımdan yorgun, yaşımdan telaşlıyım bugünlerde Kaç yaşındayım sahi saymadım, bilmiyorum Belki kırklarımdayım belki otuzlarımda Belki de doksan sene yuvarlandım bu dünyanın sırtında Hiç bilmiyorum Hayat taviz vermediği hızı ve kavgasıyla akıp gidiyor Baharın rahiyasından akıp coşan çiçeklerle hatırlıyorum lise yıllarımızı Kimimize kış, kimimize bahar olup canıyla değen babalarımızı Bu memlekette insanlar belki de en çok baba sancısıyla inliyor, en çok baba deyince aklımıza gelir çocukluğumuz Mazinin araladığı perdeden sızıyor eski günler Onlarla kavgalı onlarla sevdalı olduğumuz En çok baba yokluğunun hüsranıyla kızıyormuş zaman ayrılığın yarasını İnsan baba olunca anlıyormuş babasını
Büsbütün unutamadım seni, bazı geceler hala aklıma geliyorsun... Üzülüyorum.. Sahi sen hiç düşünmüyor musun beni? Elbette düşünüyorsundur... 'Ne güzel kırdım kalbini' diye övünüyorsundur belki de. Gurur duyuyorsundur kendinle... Övün tabi... Bu kadar çok seven bir aptal kaç yılda bir bulunur ki...
Reklam
Bir yerde geç kalmak var...Geç kaldığını farkedince artık gitmek için acele etmemek var!Sözünü bir kere söyleyip sonra kenara çekildiğini uzaktan izlemek mesela...Daha kaç hayali çekmecelere basıp yeni hayalleri idrakine monte edeceksin bilmiyorum bildiğin şeyleri okuyup gecenin bir yarısı yarım bıraktığın sayfalara yazmak var...Anlamayanlar ve anlaşılması zor anlar ayrıca yüreği su kesmiş canın var...Varlar sinede kursakta da bolca yoklar...Sahi nedir bu yoklamalar,yok saymalar?Yine tekrar edip muhteşem bir sona hazırlanmak var!Hadi kapat ışığını ışıkta kirlenen dostluklar,içinde boğulduğun aşklar var!Çok varsın şimdi yok ol dünya nefes alsın.YASEMİN BAŞ
Zordur çünkü gözlerinin rengini yaşlarla unutmak. Bunu giden bilmez, kalan bilir ancak. Sahi, kaç kuruş eder ki bir aşkta hiç olmak? Kaç mutluluk tablosu eskitmek gerekir siyah olduğunu unutmaya çalışmak? Ya da kaç dua gerektirir kederi kaderden saymak? Serkan Özel - Kapalı Gişe Yalnızlık
" Biz ne zaman büyürüz annelerimizin gözünde? Sahi ne zaman? Kaç kitap yazınca bir romancı, kaç albüm çıkarınca bir müzisyen, kaç tez yazınca bir akademisyen, kaç seçim kazanınca bir politikacı ya da kaç ameliyat yapınca bir doktor, annesinin gözünde artık “yetişkin” sayılır? Bilemiyorum. Belki de hiçbir zaman. "
Sahi, annelerin banka dönüşü avutmak amacıyla çocuklarına söylediği "Damlaya damlaya göl olur." atasözündeki gölde, kaç oyuncak düşü boğulmuştur?
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.