YALNIZLIĞIN YARATTIĞI İNSAN
Pardösüsünün kürklü yakasını kaldırınca üşüdü mü diye baktım. Aslında soluk esmer yüzü balmumu gibi sararmıştı.
– Üşüdün, dedim.
Kaşını kaldırdı. Yanağındaki çıban yerinde kan yoktu. Durdum. Yüzünü avuçlarıma alıp ovaladım.
– Neden böyle oldun, dedim.
Güldü. Karanlığa doğru tükürdü. Başını iki tarafa şiddetle
İyi ki bitmiş Muazzez, bitmeseydi kalbim, ben hayatta kalayım diye, öyle kendi kendine kan pompalayacaktı. Şimdi öyle mi bak. Garibim; hayatta kalmak için, bana rağmen bağımsızlığını ilan etme peşinde.
Sahi Muazzez; sensizliğin yüz
ölçümü ne?
Kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok konuşuyorlar ki... Bir söz insanın neresinden doğar dersiniz? Dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? Düşlerinden mi yoksa gerçeğinden mi? Ve kaç kapıdan geçip yerini bulur bir başka insanda? Yerini bulur mu gerçekten? Sözü yasaklamalı Ömür hanım yasaklamalı... Kimsenin kimseyi anlamadığı bir
İşte şu yağmurlar, işte şu balkon, işte ben
İşte şu begonya, işte yalnızlık
İşte su damlacıkları, alnımda, kollarımda
İşte yok oluşumdan doğan kent
Hiçbir yere taşınıyorum, kendime sızıyorum yalnız
Ben dediğim koskocaman bir oyuk
Koltuğun üstünde, aynadaki yansıda
Bir oyuk! sofada, mutfakta, yatağımda
Yaşamayı tersinden kolluyorum sanki
Yetişip
Sahi siz mi geldiniz saksılarım ışıdı
Güzel ağzın belli çarşılardan geçmişsiniz
Bunlar Akad'da öyle defterler, kitaplardı Cumartesi işte ellerinizi değdiniz.
Usumda ben sizinle ne güzel gökler tuttum
Büyüttüm kiliseler gibi yalnızlığımı
Baktım yazılarıma, kentlerime görüyorum
Siz getirdiniz bu şey padişah akşamını.
Böyle bir karanlık, f'li öyle bir şeydiniz
Bize o sulardan bir o rüzgarlardır vurmuş.
Akad'da bir gül güler şimdi mektuplarda
"Bir haziranla bir başka eylül arasında."
İyi ki bitmiş Muazzez, bitmeseydi kalbim, ben hayatta kalayım diye, öyle kendi kendine kan pompalayacaktı. Şimdi öyle mi bak. Garibim; hayatta kalmak için, bana rağmen bağımsızlığını ilan etme peşinde.
Sahi Muazzez; sensizliğin yüz
ölçümü ne?
—Yaranmak ne demek biliyor musun?
—Biliyorum tabii,yaranmak beğenilmek,sevilmek filan.
—Tam öyle değil,beğenilmek,sevilmek ve kabul edilebilmek için fazladan bir çaba harcamak,gereğinden fazlasını yapmak galiba.Neden sen hep yaranmaya çalışıyorsun?
—Yaptığım halde olmuyor.Bir de yapmasam ne olurdu bilmem ki.
—Sahi öyle yapmasan ne olurdu.Gel beraber düşünelim.
—Vallahi bunu hiç düşünmemiştim.Ben hep iyi yaptım sanıyorum.Sizce daha iyi olmak suç mu?Mükemmel olmaya çalışmakla yanlış mı yapmışım yani?
FROSINE
Delikanlılardan nefret ediyor bu kız! Hem de nasıl! Aklı fikri yaşlı erkeklerde!
HARPAGON
Sahi mi?
FROSINE
Sahi ya. Bir duysanız neler söylediğini bu konu üstüne. Yüzlerine bile bakmazmış delikanlıların. Güzel bir ihtiyar gördüm mü bitiyorum, diyor; hele şahane bir de sakalı olursa. Erkek ne kadar yaşlı olursa o kadar hoş görünüyor gözüne..
Masum kalalım derken mağdur kaldık. Sahi kalalım derken yalan ettiler bizi. Herkesin , her gün önünden geçtiği ama görmediği hayalet cocuklardik biz. Görünür olmak için biz de hiç uğramadık. Beklemeye öyle alışmışız ki sadece bekledik. Değil mi?
Sahi neden bakamaz insan birinin gözlerine? Acımak olabilir mi? Hani öyle acı içinde bir varlık vardır ki, bakamazsın gözüne, utanırsın kendinden. Bu mu sebep?