Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bir insana kötü diyebilmek için, kötülüğünün bilincinde olarak gerçekleştirdiği birtakım kötü eylemlerden, ya da böyle tek bir eylemden yola çıkarak, altında yatan kötü maksimi görme; dahası, bu maksimden hareketle failin içinde, tüm tikel, ahlâki olarak kötü maksimlerin arasında başlı başına bir maksim olan temel bir zemin görme imkânına sahip olmak gerekir.
Sayfa 33 - Literatürk Academia Yayınları, 2. Baskı, Şubat 2017.Kitabı okuyor
Jung, burada Kitab-ı Mukaddes'ten Ye'cuc ve Me'cüc'le ilgili bir bölüm aktarma ihtiyacı hissetmiştir. Luther çevirisinden aktarılan bu bölüm şu şekildedir: "Ve bin yıl tamam olunca, şeytan zindanından çözülecektir. Yerin dört bir yanında olan milletleri, Ye'cuc ve Me'cüc'ü saptırmak ve onları cenk için bir araya toplamak üzere çıkacaktır. Onların sayısı denizin kumu gibidir. Ve yerin genişliği üzerine çıktılar ve mukaddeslerin ordusunu ve sevgili şehri kuşattılar."' Zülkameyn, iki dağ arasında yaşayan bir halk için yıkılması imkansız bir duvar inşa etmiştir. Jung'a göre, burası kim oldukları belli olmayan düşman sürüsü Ye'cuc ve Me'cüc'e karşı korunması gereken "orta yer"dir. Psikolojik açıdan bakıldığında, burası orta yerde kurulan ve Vahiyde "sevgili şehir" yani dünyanın merkezi Kudüs diye anılan Kendilik'tir. Kendilik, doğumdan itibaren hasetçi güçler tarafından tehdit edilen bir kahramandır; herkesin sahip olmak istediği, kıskançlık çatışmalarına sebep olan bin mücevherdir; kötü ve karanlık ilk güç tarafından parçalanan tanrıdır. Psikolojik anlamda bireyleşme, ortak katmanda boşluk korkusu yaratan ve ruhun ortak güçlerinin darbesi karşısında hemen mağlup olan doğaya ters bir olgudur. Yardımsever iki dostun gizlem efsanesi, arayışında mücevheri bulan kişiye korunma muştular.
Reklam
·
Puan vermedi
''Yalnızca kadınların olduğu bir ülke gerçekten var diyelim, demişti Jeff sürekli,''nasıl insan olurdu bunlar?'' Böyle bir ülkenin kaçınılmaz sınırlamaları,bir arada yaşayan bir sürü kadının kusurları ve ahlaksızlıkları konusunda öyle ukala fikirlerimiz vardı ki.Onlarda ''kadınsı kibir''dediğimiz
Kadınlar Ülkesi
Kadınlar ÜlkesiCharlotte Perkins Gilman · İthaki Yayınları · 201812bin okunma
311 syf.
·
Puan vermedi
Bir anne olarak evladımız için her şeyi yapabiliriz.Peki onu tecavüze uğramasın,ağzına gem vurulmasın,hayvanlardan daha aşağı görülmesin,ayağına prangalar bağlanmasın,her an ölüm korkusuyla yaşamasın,alınıp satılmasın diye öldürebilir miyiz?Hem de boğazını testereyle keserek. Çok korkunç geliyor.Biliyorum.Ama daha korkuncu bu kadını anlamak.Tasvip
Sevilen
SevilenToni Morrison · Sel Yayınevi · 20231,433 okunma
Ahlâk İslâm dininin özü, esası ve bizzat kendisidir. Müslüman olmak İslâm ahlâkına sahip olmaktır. Ahlâk dinden, din ahlâktan ayrılmaz.
Sonuç olarak uzun bir devlet ve tarım toplumu deneyimi tarihine sahip olmaktan başlayarak çağdaş ekonomik büyümeye kadar, ayrıntılı nedenler zincirini kavramak gelişen ülkelerin bu zincir çizgisinde daha hızlı ilerlemelerine yardımcı olmak için kilit önemde bir sorundur.
Sayfa 611Kitabı okudu
Reklam
Adı lazim değil baş harfi "r"
İlk özerklik denemelerini yaptığı dönemde çocuğun kendini her şeye kadir hissetme duygusuna infantil omnipotens (çocuksu tümgüçlülük) denir. Bu dönem asgari bir hasarla atlatılamazsa, çocuğun infantil omnipotens'ini yaşama isteği bilinçaltına bastı- rılır, yetişkinliğe ulaştığında uygun zemini bulana dek. Bu zemin en çok ebeveyn konumuna geldiğinde bulunur. Bunun yanı sıra servet, şöhret, patron ya da yönetici olmak, siyasi iktidarda bu- lunmak gibi güç sahibi olunan pek çok durumda da ortaya çıka- bilir. Farklı görüşlere aşırı tahammülsüzlük, olaylar istediği yön- de gelişmediğinde yaşanan öfke nöbetleri, sürekli olarak istekle- rinin karşılanmasını bekleme, etrafındakilere aşağılayıcı davra- nışlarda bulunma, herkesten daha zeki ya da akıllı olduğuna inan- ma gibi durumlara başka örnekler de eklenebilir. Daha önce sö- zünü ettiğim, kendisi gibi düşünmeyen kişileri cezalandırma eği- limleri de bu tablonun içinde yer alır. Bu insanları yüceltmeyip, onlara körü körüne inanmadığımız ya da onların onayına ihtiyaç duymadığımızda, her şeye kadir şişik görüntülerinin gerisindeki ürkek çocuğu görmemiz mümkün olabilir. Zaman zaman müsa- merede büyük rolü oynamaya çıkmış çocukları çağrıştıran halle- rini de. Yakın tarihimizde örneklerine zaman zaman tanık oldu- ğumuz hallerden söz ediyorum, tabii dikkatle bakabilmişsek. Ay- rıca, bu konuda önce kendimize bakıp, başkalarını daha sonra de- ğerlendirmek gerçekçi olabilir. Tabii kendimize bakabilme yüre- ğine sahip isek
Sayfa 141 - MetisKitabı okuyor
Proust, bir resmi görmek için büyük arzu duyan ve bunun üzerine Dresden’e giden bir öğrenci ile karşılaştırır Albertine’i. Oysa Düşes Dresden’e vardığında, herhangi bir arzudan ya da bilgiden yoksun, şaşkınlıktan, sıkıntıdan ve bitkinlikten başka bir şey hissetmeyen zengin bir turist gibi olacaktır. Burada da görülüyor ki, bir şeye fiziksel olarak sahip olmak takdir etme duygusunun yalnızca bir öğesidir. Eğer zenginler Dresden’e gitmek istedikleri anda gidebilecek kadar, bir giysiyi katalogda görür görmez satın alacak kadar şanslı iseler, çok talihsiz sayılırlar aslında, çünkü zenginlikleri sayesinde arzuları hemen gerçekleşir. Dresden akıllarına gelir gelmez oraya giden bir trene binebilirler, istedikleri bir giysiyi görür görmez onu alıp gardroplarına yerleştirebilirler. Bu nedenle, arzu ile arzunun yerine gelmesi arasında geçen zaman aralığını yaşama fırsatını kaçırırlar. Ayrıcalıklı bir yaşam sürmeyenler ise, bunu yaşar, ilk bakışta pek hoş olmayan bu gecikmenin, Dresdendeki tabloları, şapkaları, gece elbiselerini ve bu akşam müsait olmayan birini tanımak ve onlara derin bir sevgi beslemek gibi bir çok yararını görürler.
Sayfa 162Kitabı okudu
Spinoza kendi antropolojik-ahlâkî sistemi içinde "sevince" çok ağırlıklı bir yer verir. "Sevinç, insanın az mükemmellikten, çok mükemmelliğe ilerleyişi ve geçişi, üzüntü ise çok mükemmellikten, az mükemmelliğe doğru gerileyişidir"
Sayfa 163Kitabı okudu
İnsan doğasına ters olan tutkular, insanların sorunlarına onlara uygun çözümler getirerek, bireyleri güçlendirmek ve geliştirmek yerine, kişilerin er veya geç eksik ve yetersiz kalmalarına yol açarlar.
Sayfa 160Kitabı okudu
Reklam
“Ayrılık başlı başına bir yol hikâyesidir. Kendinizi öylece sürece bırakmanız pek de işe yaramaz. Zamana teslim olmak sanıldığı gibi ilaç değildir. İlaç olan bu yolda yaptıklarınız, duygusal ve eylemsel tutumlarınızdır. Kendinize sahip çıkmak ve yardım etmek durumundasınızdır. Olanı biteni tüm açıklığı ile anlamaya çalışmanın ötesinde yapacaklarınız vardır: Ev ödevleriniz. Kalp ödevleriniz.”
"Gerçeğe sahip olmak her babayiğidin harcı değil. Aklını, kalbini, bedenini sahip olduğun gerçeğin beklentilerine cevap vermek için kullanmalısın." "Nasıl olacak, ne gerçeği?" "Hakikat gösterişe gerek duymaz. Sükûnetli olmalısın. Bağırmadan, öfkelenmeden hakikati sahip olduğunca diğerleriyle paylaşmalısın. Tamamını kendine saklamaya çalışırsan ruhunu aşındıracak kadar ağırlaşır." "Bak ne dediği... "Ateş nasihat değil, cezadır." Ve sustu. Ne sorduysam konuşmadı.
Yüce Allah, Kur'ân'a yemin etmiş ve onu "Mecîd" olmakla nitelemiştir. Mecid olmak ise sahip olduğu niteliklerin çok, önemli ve değerli olması demektir. Çünkü Kur'ân'ın ihtiva ettiği anlamlar çok geniş, çok önemli ve çok değerlidir. Yüce Allah yine Kur'ân-ı Kerim'i; "Zikr sahibi" olmakla nitelemiştir. Yani onun sayesinde ilahi bilgiler, güzel ahlâk ve salih ameller hatırlanır, Allah'tan korkanlar onunla öğüt alırlar.
Evlenmeyi düşündüğüm kişi birbirimizin en mahrem, en güçlü tanığı olacağımızın farkında mı? En güçlü ve en mah­rem tanık olmanın sorumluluğunu alacak akıl ve duygusal ol­gunluğa sahip mi? İnanç ve değerlerini kendi seçimleriyle oluşturmuş biri mi, yoksa bir kültür robotu olarak kalıplanmış biri mi? Evlilikten Korku Kültürü'nün BEN ilişkisini mi bekliyor yoksa Değerler Kültürü'nün BİZ ilişkisini mi? Duygularının farkında mı? 'Geçim ehli olmak'tan ne anlı­ yor? Haksız olduğunda özür dilemek, gönül almak, ortak de­ğerleri ilişkide yaşatmak gerektiğinin bilincinde mi? Özür di­lemeyi kendine olan saygısını kaybetmemek için mi yapıyor, yoksa gelecek bir kötülüğü engellemek için mi? Karı-koca ilişki­si içinde mahrem, kırılgan, incinebilir yönlerimi açabileceğim bir can dostu mu, yoksa en yakınıma sızmış bir yabancı mı? Evlenmeden önce müstakbel eşinizi tanımaya çalışmak ve anlamak olgun bir insan olarak sizin sorumluluğunuzdur. Evlendikten sonra, "Sen niye böylesin!" diye suçlamak ve onu değiştirmeye çalışmak fayda etmez; yazık olur, mutsuz evlilikler kervanına bir de sizinki katılır!
Sayfa 76
1.500 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.