"Uykunun mahmurluğuyla, uyanıkken iradesinin engelleyeceği bir damla yaşı gözkapaklarının arasından kaydığında, iç geçiriyor, göğe bakıyor ve kendine, şu âlemdeki ıstıraplarımızın bir başka âlemdeki mutluluğa katkıda bulunup bulunmadığını soruyordu..."
"Ve o sırada dallar kımıldaşarak tatlı kokular yayar, en yüksek ağaçların doruğundan en mütevazı ot birikintisine, hışırtılar duyulur; çiçekler kokularını melteme katarlar ve o meltem bir araya gelmiş bir milyon çiçeğin yakıcı buğulu kokusunu getirir; bu çiçekler ismi değişen ama doğası değişmeyen o evrensel Tanrı'nın sunağında tabiatın yaktığı tütsüdür.."
"Rus şairi Puşkin'in dile getirdiği, odağı belli olmayan o güzel beyaz geceleri ortaya çıkarır. Gün mü doğacaktır? Gece mi çökecektir?
Bunu kimse bilemez: Cisimlerin gölgesi yoktur; bu tuhaf aydınlığı çıkaran ışığın odağı belli değildir; meçhul bir akışkan madde sizi sırılsıklam eder, hayalgücü atılır ve âdeta göğün en yüksek kubbelerine dokunur; kalbe ilahi şefkatin girdiği hissedilir; ruhun sizi mutluluğa inandıran böyle sonsuz atılımları vardır.."
"Gökyüzü, toprak, çiçekle hava, meltem, Şark'ın baş döndürücü tahrikleri, her şey, size "Sev!" derken, sevmeyi kendine yasaklamak, doğanın bütün güçlerine karşı tek başına mücadele etmektir..."
"Tecrit içinde yaşamaya ve güneşsiz bir hayatın kışında sönmeye mahkûm bu yanan kalpler neye yarardı?
Hayatında güzel olmamış bir kadın, hiç genç olmamış demektir, ama sevilmemiş bir kadın da hiç yaşamamış demektir..."