günlük siyaset, çıkar kaygısı, zümre aidiyeti gibi şiirin müktesebatından uzak olan ayna üzerindeki lekenin ve çatlağın gökyüzünün maviliğine, berraklığına leke sürme ihtimali de yoktur.
sizler;
“nerde beni korumaya çalıştıkları bu günahlar?” diye soruyorsanız bilin ki,
“korkulası kuşlardan çoğu bizi yemedi
biz çünkü hiç kirazın en irisi olmadık.”
-süleyman çobanoğlu
bizler;
haydarpaşa’da çay içerken
“her zaman seninle konuşur gibi konuştum, sana bakar gibi
varsayarak yaşadım sanki böyle konuşacağım bir günü
yazgım; beklemekle gelecek gibi değildi.”
diyecek kadar çocuk,
“vardığım devirde
yorgun bir adam oldum ben ibrahim!”
diyecek kadar da büyümüş olanlar...
“...Elindeki aynayı gökyüzüne tutan insanın elinde küçük bir gökyüzü belirir. Günlük siyaset, çıkar kaygısı, zümre aidiyeti gibi şiirin müktesebatından uzak olan ayna üzerindeki lekenin ve çatlağın; gökyüzünün maviliğine, berraklığına leke sürme ihtimali de yoktur. Bu sebeple başta bu yazı olmak üzere bizim fikir dünyamızda Nazım ile Fazıl arasındaki fark şiir bitene kadar kalkmıştır. "
Abdulbaki Ali ATALAY