İstiklal Harbi günlerinde, Sakarya Meydan Muharebelerinin en kritik dönemlerinde, top seslerinin Ankara’dan duyulmaya başlandığı ve Büyük Millet Meclisi’nin Kayseri’ye nakledilmesinin bile düşünüldüğü günlerde, Atatürk, günlük çalışmalarının büyük bir kısmını yürüttüğü ve bugün müze olarak değerlendirilen Ankara Tren İstasyonu’ndaki evde, bir sabah erken kalktığı bir sırada Çavuş Ali Metin’e: “Acele olarak Fevzi Paşa’yı telefonla ara, bul ve hemen buraya gelmesini söyle.” diyor. Ali Metin, Fevzi Paşa’yı telefonla arayıp bulduğunda, Fevzi Paşa da Atatürk’ün yanına gelmek üzere, hemen evden çıkmakta olduğunu söylüyor. Fevzi Paşa, Atatürk’ün yanına girince, Atatürk ona bir kağıt kalem uzatıp: “Bugün gördüğün rüyayı yaz ve bana ver.” diyor. Kendisi de bir kağıt kalem alıp aynı şekilde o gün gördüğü rüyayı, Fevzi Paşa’ya vermek üzere yazmaya başlıyor. Yazma işi bittikten sonra, her iki paşa da karşılıklı olarak yazdıklarını alıp okuyorlar ve okuma işi bittikten sonra birbirlerine bakıp sevinçle gülümsüyorlar. Her ikisinin de yazdıklarını kendi kağıtlarından okuyan Çavuş Ali Metin, her iki kağıtta da şu rüyanın yazılmış olduğunu görüyor: Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz, Hacı Bayram-ı Veli’ye diyor ki: “Mustafa’ya söyle, korkmasın, sonunda zafer onların olacak.” Bilindiği gibi, aynı gecede rüyalarında Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz, Hacı Bayram-ı Veli’ye bu sözleri söylerken gören o iki muzaffer kumandanın o günkü isimleri, “Mustafa Kemal” ve “Mustafa Fevzi”dir.
İhsan'ı ateşe girmeden görmek istemez misin? Sakarya Harbi'nin en büyük özelliği alay kumandanlarından cennete bir şehit alayı göndermek.
Reklam
Moskova ve İttihatçılar münasebetinin aydınlatılması, İttihatçı önderlerin, Şark memleketleri değil, Türkiye meseleleri için elde tutulmak istenmesiyle kabildir. Nitekim Sakarya Harbi günlerinde Enver Paşa'nın Batum'a gelişi "Türkiye Şûralar Partisini" kuruşu ve hattâ Türkiye'ye girmek teşebbüsüne geçişi, bunun bir delilidir. Bu teşebbüs, olaylar Anadolu'da millî hükûmetin lehine inkışaf edip de kurtuluş savaşının istikbâli belli olduktan ve Enver Paşa'nın Buhara'da başka bir maceraya girişmesinden sonra önemini kaybetti.
Sayfa 273
Sakarya'ya yaklaşıyoruz. Bir millet olarak kalmak için harbetmek ve muzaffer olmak lâzımdır. Tam o zaman da maliye durmuştur. İlim, ihtisas ve tecrübe, Mustafa Kemal'e hükmünü söylüyor: - Hazinede para kalmamıştır, bulmak ihtimali de yoktur. İlim, ihtisas, tecrübe... Büyük kelimeler, büyük ve korkunç! Verdiği karar da şu: Türk milleti istiklâlini ödeyemez! Aylık vermek için harbi bırakmak lâzımdı. Mustafa Kemal'in kararı bu değildi. Vatan ve istiklâldi idi. Ve en iyi kanunu arayıp buldu: "Milletin nesi var, nesi yoksa yüzde kırkını vatan savunması için verecektir." Sakarya,Dumlupınar, İzmir ve Lozan... hepsini böyle ödedik. Mustafa Kemal, Büyük Harbe girmek aleyhinde idi: Kafa ve sanat adamı olduğu için! Mustafa Kemal Kurtuluş Harbini bırakmak fikrinde asla bulunmadı: Vatan adamı olduğu için! İşte size bütün kitabın özü: İlim ve vatan adamı olunuz. Hiçbiri yalnız başına, ne sizi, ne de milletini kurtarabilir.
Sayfa 120Kitabı okudu
Ne kadar da uzun sürmüştü bilseniz... Tarih kitaplarından hangi gün başlayıp hangi gün bittiğini öğrenerek bu uzunluğu ölçemezsiniz. Sakarya Harbi'nin her dakikası kendi başına bir "zaman" gelen, geldiğini duyuran,giden,gittiğini duyuran bir zamandı. Uyanıklığımızda,uykuda imiş gibi sıçrıyorduk. Çünkü ben şimdi İstanbul'un bir köşesinde bu satırları, Sakarya Harbi'ni kazandığımız için yazabiliyorum. Bu sırada siz İstanbul denizini hâlâ o zafer şerefine seyrediyorsunuz.
İstiklal Harbi, sadece Yunan ordusu ile Türk ordusu arasında bir çatışma değil, Türk milleti ile Hıristiyan Batı arasında 1071'den beri devam eden hesaplaşmanın son hamlesidir. Onun için şair, "Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur/Sırtına Sakarya'nın Türk tarihi vurulur" demektedir.
Reklam
Sakarya'ya yaklaşıyoruz. Bir millet olarak kalmak için harp etmek ve muzaffer olmak lazımdır. Tam o zaman da maliye durmuştur, ilim, ihtisas ve tecrübe, Mustafa Kemal'e hükmünü söylüyor: - Hazine'de para kalmamıştır, bulmak ihtimali de yoktur. İlim, ihtisas, tecrübe... Büyük kelimeler, büyük ve korkunç! Verdiği kararda şu: Türk milleti istiklalini ödeyemez! Aylık vermek için harbi bırakmak lazımdı. Mustafa Kemal'in kararı bu değildi. Vatan ve istiklali idi. Ve en iyi kanunu arayıp buldu: "Milletin nesi var, nesi yoksa yüzde kırkını vatan savunması için verecektir." Sakarya, Dumlupınar, İzmir ve Lozan... hepsini böyle ödedik. Mustafa Kemal, Büyük Harp'e girmek aleyhinde idi: Kafa ve sanat adamı olduğu için! Mustafa Kemal Kurtuluş Harbi'ni bırakmak fikrinde asla bulunmadı: Vatan adamı olduğu için! İşte size bütün kitabın özü: ilim ve vatan adamı olunuz. Hiçbiri yalnız başına, ne sizi, ne de milletini kurtarabilir.
ÜNAL YALTIRIK Diyarbakır'da İlkokul 8 yaşında herhalde Diyarbakır'a geliyorsunuz, 1940-41 arası... Kabaca 8-12 yaş arasında Diyarbakır'dasınız diyebilir miyiz? Evet. İlkokula orada başladığım için o hesaba geliyor. 8 yaşında ilkokula Diyarbakır'da başladım. Diyarbakır'daki evinizi hatırlıyor musunuz? Nasıl bir evdi?
1071
"İstiklal Harbi, sadece Yunan ordusu ile Türk ordusu arasında bir çatışma değil, Türk milleti ile Hıristiyan batı arasında 1071'den beri devam eden hesaplaşmanın son hamlesidir. Onun için şair, "Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur/Sırtına Sakarya'nın Türk tarihi vurulur" demektedir."
Sayfa 19 - Destek Yayın Evi
Atatürk çok başka bir adamdır. O kadar değişik konularda düşünebilen bir adam ki Sakarya Meydan Muharebesi'nin ortasında "Bizim memleketimiz kültür olarak çok zengin. Şu işler bitsin de bize bir kültür genel müdürlüğü lazım," diyor. Muharebedeki diğer subaylar, "Harbi kazanacak mıyız, kazanamayacak mıyız?" diye düşünüyorlar tabii. Atatürk'ün kafasında ise harp çoktan bitmiş. Bunu kazandıktan sonra cehaletle savaşacağız derdinde. İşte Atatürk'ten sonra da hiçbir zaman, en büyük düşmanımızın cehalet olduğu anlaşılmamıştır. Bu yüzden de bugün hâla cehaletle savaş içindeyiz.
Sayfa 108Kitabı okudu
Reklam
Sakarya Meydan Muharebesi'nin ortasında;
"Bizim memleketimiz kültür olarak çok zengin. Şu işler bitsin de bize bir kültür genel müdürlüğü lazım," diyor. Muharebedeki diğer subaylar, "Harbi kazanacak mıyız, kazanamayacak mıyız?” diye düşünüyorlar tabii. Atatürk'ün kafasında ise harp çoktan bitmiş. Bunu kazandıktan sonra cehaletle savaşacağız derdinde. İşte Atatürk'ten sonra da hiçbir zaman, en büyük düşmanımızın cehalet olduğu anlaşılamamıştır. Bu yüzden de bugün hâlâ cehaletle savaş içindeyiz.
Sayfa 108Kitabı okudu
Sakarya, Dumlupınar, İzmir ve Lozan... Hepsini böyle ödedik. Mustafa Kemal, Büyük Harp'e girmek aleyhinde idi: Kafa ve sanat adamı olduğu için! Mustafa Kemal, Kurtuluş Harbi'ni bırakmak fikrinde asla bulunmadı: Vatan adamı olduğu için! İşte size bütün kitabın özü: İlim ve vatan adamı olunuz. Hiçbiri yalnız başına, ne sizi ne de milletini kurtarabilir.
Sayfa 111Kitabı okudu
Sakarya harbi'nin en büyük özelliği,alay kimanlarından cennete bir şehit alayı göndermek.
Sayfa 188Kitabı okudu
İlim, ihtisas, tecrübe… Büyük kelimeler, büyük ve korkunç! Verdiği karar da şu: Türk milleti istiklalini ödeyemez! Aylık vermek için harbi bırakmak lazımdı. Mustafa Kemal’in kararı bu değildi. Vatan ve istiklali idi. Ve en iyi kanunu arayıp buldu: ‘Milletin nesi var, nesi yoksa yüzde kırkını vatan savunması için verecektir.’ Sakarya, Dumlupınar, İzmir ve Lozan… hepsini böyle ödedik. Mustafa Kemal, Büyük Harbe girmek aleyhinde idi: Kafa ve sanat adamı olduğu için! Mustafa Kemal Kurtuluş Harbini bırakmak fikrinde asla bulunmadı: Vatan adamı olduğu için!
Resim