Prens, işte bu yüzden hiç saltanat süremedi. Saçma sapan bir cümle bu. Ne var ki saçma cümleler, insanda hüngür hüngür ağlama isteği uyandırabilirmiş meğer.
Tarihyazımının insan ürünü olması, bütün tarihi faaliyetlerin dayanak noktası olan kaynakların kimler tarafından hangi şartlar altında kaleme alındığını önemli kılmaktadır. Bu kitap gibi, temelde tek bir müellifin tek bir eseri üzerine bina edilen çalışmalarda bu husus daha da önem kazanmaktadır. Dolayısıyla Giriş Bölümünde öncelikle çalışmamız
Sayfa 11 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Giriş
Reklam
"İngiltere Kraliçesi gibi olmayacağım. Pala Racası saltanat sürmekle kalmaz, hükmeder." ... "Yetkileri anayasayla sınırlandırılmıştır ama yönetir, yemin ederim ki hükmeder!"
Sayfa 54 - İthaki YayınlarıKitabı okuyor
Gerek gördüğümüz gerek görmediğimiz, gerek bildiğimiz gerek bilmediğimiz tüm âlemlerdeki tüm mülk ve o mülkte eksiksiz, kusursuz ve noksansız bir şekilde tasarruf yetkisi Allah'ındır. Yaratmak, yok etmek; hayat verip yaşatmak, öldürmek; dilediği gibi emir ve yasaklarıyla hâkimiyet kurmak, saltanat, hükümdarlık her zaman O'nun ve yalnız O'nundur. Hiçbir yerde ve hiçbir şekilde ortağı yoktur.
Hiç mümkün müdür ki, bir saltanat, bahusus böyle bir saltanat, hüsn-ü hizmet eden mutilere (itaatkar, emre uyan) mükâfatı ve isyan edenlere mücazatı (ceza) bulunmasın?
Bütün mahlûkatın hükümdarlığı O'nundur. Bütün yarattıkları üzerinde idare ve tasarruf, emir ve nehiy, aziz kılma ve zelil etme, mükâfat ve ceza ile hüküm, kuvvet ve kudret kendisinin olan yegâne saltanat sahibi ancak O'dur.
Reklam
Prens, işte bu yüzden hiç saltanat süremedi. Saçma sapan bir cümle bu. Ne var ki saçma cümleler, insanda hüngür hüngür ağlama isteği uyandırabilirmiş meğer.
"Türk dilini (mutlaka) öğreniniz. zîra mülk ve saltanat uzun zaman onların elinde kalacaktır.”
Sayfa 292 - Kaşgarî Hadisleri
MÖ 1. asır ortalarında yönetirnde çatlaklar oluştu. MÖ 88 yılında Gü­ney Hunlarının Şanyüsü Pi kendine bağlı olan sekiz boy reisi tarafından seçilmişti. MÖ 114-60 yılları arasında Hunlarda yedi şanyü başa geçti: Wuwei (MÖ 114- 105) , Chan-shih-lu (MÖ 105-103) , Chou-li-hu (MÖ 102-101) , Tsü-ti-hou (MÖ 101-97) , Hu-lu-ku (MÖ 96-85) , Hu-yen-ti (MÖ 85-69) , Hsü-lü-ch'üan-ch'ü (MÖ 68-60) . Görüldüğü gibi her birinin saltanat dö­nemleri kısa olmuştur. Dışarıda uğranılan başarısızlıklar ülkenin içinde huzursuzlukların ortaya çıkmasına sebep oldu. Buna ilaveten taht kavgaları da Hunları bunalıma sürüklüyordu. MÖ 57'de taht için mücadele eden beş ayrı grup vardı. Bu sırada hü­kümdar olan Hu-han-ye (MÖ 58-31) tahta en büyük oğlun geçmesi gerekti­ği kuralını koydu ve bu kural MS 2. yüzyıl ortalarına kadar devam etti.
"Son yüz senelik devlet hayatı, millet hayatı ve siyaset hayatını göz önüne getiriniz! 19. asrın başlangıcında Devlet-i Aliye-i Osmaniye birçok kayıplara rağmen geniş bir imparatorluk idi. Fakat efendiler, bu imparatorluk bir baskıcı saltanat tarafından yönlendirilmekte ve yönetilmekte idi. Buna karşı Avrupa'yı aynı tarihte düşününüz: Avrupa'nın her tarafında ortaya çıkan birtakım hür fikirlerden dolayı kendilerine layık birtakım ilmî ve idari müesseseler kurmaya başlamışlardır… Sultan II. Mahmud, memleketin yönetimini düzeltmek, gelişmeler elde etmek için girişimde bulunmak istedi. Fakat, gerçekleşen girişimler Avrupa'yı taklit etmek oldu. Avrupa kanunlarını almak, Avrupa düzenlerini almak, Avrupa'nın elbisesini giymek gibi birtakım düzeltme girişimlerinde bulundu. Fakat bu gerçek, olumlu bir sonuç vermedi, veremezdi. Çünkü düzeltmeleri için taklitçiliğe yönelinmişti. Avrupa kıyafetini aldık. Fakat fenalık, mutluluk, felaket bir milletin alış şekline bağlıdır. Onun nedenlerini ve araçlarını kullandığımız zaman gideceğimiz amaç onun için mutluluk olmasına rağmen kendimiz için felakettir… Biz kendi benliğimiz içinde kendi huy ve yaratılışımızla ilerliyoruz ve ilerleyeceğiz…"
Sayfa 358 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Reklam
"Kalplerin sahibi Allah'tır kızım. Aşk, O'na giden bir yol- dur. Lakin bu yol anlaşılmaktan ötedir, geçtiği yerler göz- lerden gizlidir. Kula âşık olup Allah'ı bulan niceler vardır. Aşk insanın yüreğinde bir kez kıpırdanmaya görsün, çok geçmeden benliğinde saltanat kurar. Gerisi bünyenin zayıf- laması, rengin sararması, görüşün kısıtlanması, konuşmayı terketmesi, zihni unutkanlaştırması, yürüyüşü tökezletme- sidir. Sende bunları sırasıyla gördüm kızım. Üstelik aşk sen- de edep dairesinden hiç çıkmadı, taksirata dönüşmedi; ne kendine karşı, ne ahaliye karşı. …”
"Ölmüş adamın arkasın­ dan konuşma bari."
"Niye konuşmayayım oğlum. İğrenç bir adamdı Engin. Herif, bildiğin pezevenk. Biraz daha cilalısı. Saltanat Süley­man, zemzem suyuyla yıkanmış kalır yanında. Cıvırları ayar­ tıp o çirkinlik abidesi Nizam'a sunuyordu. Hile onda, burda onda, her yol vardı puştta ... "
Rıza Nur ve Hüseyin Avni Ulaş'ın başında olduğu 77 mebusun verdiği önergeyle saltanat kaldırıldı. 1 Kasım 1922.
Osmanlı'da "Kardeş ve evlat katli"
Fatih Sultan Mehmed Han, devletin daha evvel içine düştüğü birtakım tehlike ve hataları değerlendirip «Fâtih Kânunnâmeleri» denilen ka- nunnâmeleri hazırladı. Lakin sanılmamalıdır ki bunlar, onun veya o devirdeki ricâlin şahsî düşüncelerini aksettirir. Asla!.. Devlet idaresine dair pek çok kâide ihtiva eden bu kanunnâmelerde günümüze kadar
Sayfa 124 - Erkam yayınlarıKitabı okuyor
23 maddeden oluşan 1921 Anayasası bir geçiş anayasasıdır. 1921 Anayasası'nın temel özellikleri şu şekilde özetlenebilir: Yürütmenin, yasama organından ayrı bir varlığı, kendine mahsus bir hüviyeti ve teşebbüs kudreti yoktur. Tamamıyla Meclis'in emri ve kontrolü altındadır. Meclis hükümeti sisteminde kural olarak bir devlet başkanı
Sayfa 316 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.