Yıprattığımız değerlerin başında müslümanların tek vücud olduğuna dair toplum içinde yaşayan güçlü duygu gelir. Müslümanlar arasındaki sağlıklı ilişkileri kundaklayan sarayın ve saraydan beslenen okumuşlar taifesinin samimiyetsizliğidir. Yıllar geçtikçe bu samimiyetsizlik biraz öne çıkmış, herhangi bir sebeple sivrilmiş her "müslüman"ın adeta ayrılmaz bir vasfı haline geldi. Dolayısıyla son iki yüzyıl müslürnanların tarihi, oyuna gelenler ve oyuna getirenler tarihinden başka bir şey sayılmaz.
"Samimiyetsizlik uygarlıkla gelişmiştir. Çünkü uygarlıkla birlikte diplomasi de gelişmiş, çalınacak şeylerin sayısı da artmıştır. İlkel insanlarda mülkiyet geliştikçe hırsızlık ve yalan da başlar."
Neden uzun ömür sürer kaplumbağlar bilir misiniz? teslim olmuşlardır da ondan, sade yolunu yürür. Acelesi yok, ihtirası yoktur..Yıkık gönlümüz; durup dinlenmeye, düşünmeye ve tefekküre neden vakit ayırmaz ki? Saadete gitmeye çalışırken, bunlardan geri durmak tezat ve samimiyetsizlik değil midir?.. Ardı arkası kesilmeyen kırıklıklara, çaresizliklere bitap düşerken ruhlarımız, gönüller arası seyahatimize bir kaç durak eklemekte fayda yok mudur?.. Birileri için değil, kendimiz için.. Acelesi yok, tecrübe-i hayat için, bir kaplumbağa sade bir timsal değil midir yüreklerimiz için..?
Samimiyetsizlik uygarlıkla gelişmiştir. Çünkü uygarlıkla birlikte diplomasi de gelişmiş, çalınacak şeylerin sayısı da artmıştır. İlkel insanlarda mülkiyet geliştikçe hırsızlık ve yalan da başlar.
Samimiyetsizlik ilkel toplumların bilmediği bir davranı biçimidir. Örneğin, eskiden Hotantolar'da rüşvet ve ihanet yoktu. Ancak toplumlararası ilişkiler geliştikçe Hotantolar da bu sanatı Avrupalılardan öğrenmeye başladılar. Samimiyetsizlik uygarlıkla gelişmiştir.