Film listemin son hali( bir sinefil in katkılarıyla)
Eternity and a day(theodoros Angelopoulos) The seven seal(ingmar bergman) Seven samurai(akira krusowa) Close-up(abbas Kiarostami) Bir zamanlar anadoluda(nuri bilge ceylan) Ulysses gaze(theodoros Angelopoulos) There will be blood(paul thomas anderson) Ahlat ağacı (nuri bilge ceylan) Rashomon(akira krusowa) The 400 blows(françois truffaut)
"Üzüntü yoktu. Acımasızlık gibi görünen şey, aslında katıksız sevinçti. Bu, salt samsara ve yeniden doğuş inançlarından kaynaklanmıyordu; insanı durmaksızın yenilenen doğanın bir parçası olarak kabul ediyorlardı. Çeltik tarlası, orada boy atan bitkiler, meyve veren ağaçlar. İnsan elinin biraz yardım etmesi şarttı; tıpkı hasadın ve tarımın insan müdahalesine gereksinmesi gibi. İnsanlar, bu doğal akıştaki sıralarını almak için doğuyorlardı."
Sayfa 68 - Can Yayınları 1994, çeviri: Püren ÖzgörenKitabı okudu
Reklam
Bu dünyanın röntgenini çekmek için didinip durduğumuz vakit, ruhun kargacık burgacık yazılarla dolu parşömen kağıdında aslında hiçbir şeyin yok olmadığının farkına varırız. Eşzamanlılık art-ardalığın yerini almıştır. Kutsalın geçirdiği başkalaşımlar geleneklerin, bireylerin, kültürlerin keyfince çeşitlenir ve her kişi bir “ sınır geçirici " haline gelir. Hepimiz hacılaşmışızdır, fakat bu hac yolculuğu özel bir güzergahla sınırlı değildir. Arayışı korumuşuzdur, fakat aradığımız artık sadece Kutsal Kase değildir; üstelik bu arayış insanların manevi müdahalelerine göre değişikliğe uğrar :Kah Budizmdeki ruhun sınırsız göçler çemberi olan samsara, kah Vedanta'daki dünyanın kozmik yanılsaması olan maya, kah semazenlerin vecd içindeki dansları kılığına bürünür. Bir başka deyişle kültürlerin melezleşmesiyle büyüyen tercih yelpazemiz, zaman ve mekanın ötesinde serüvene çıkmak için yorumbilgisinin dar çemberini kırar. Bu yolculuklar her birimizi çok bireyselleşmiş ve çok özel bir Homo viator (seyyah insan) haline getirir.
Yaşamda ancak ruh özgürleştiğinde ''oluş'' hâline geçebiliriz. Aksi takdirde her an, bir ''varlık'' arayışında sürüklenme durumunun deneyimleyeniyizdir. Kişiyi bu özgürlük hâline taşıyacak şey ise cehaletten kurtulmaktır. Cehalet kişinin Kendisini bilmemesinden filizlenir. Bu filizin büyüyüp dallanıp budaklanmasının ardından, kendimizi bir ormanın içinde kaybolmuş buluruz... Her adımda ortaya çıkardığımız karmayla -etkiler- büyüyen ormanın derinliklerine o kadar gideriz ki kendi çizdiğimiz yolu -dharma- unutuveririz Tıpkı Hansel ile Gretel'in hikâyesinde olduğu gibi... Ardımızda bıraktığımız yola doğru izleri bırakmadığımız için dönüş yolu diye bambaşka yollara sapar sapar dururuz... Bu da bizi bitmek bilmeyen Samsara, doğum-yaşam-ölüm döngüsü, içine sokar. Sayısız adım atar, Ay'a bile ayağımızı basarız ama dönüp baktığımızda 'Ben'den eser bulamayız.
"Yaratılmış olan her şey geçicidir;gayretle ve titizlikle çalışmaya devam edin". Buda'nın ruhu artık göç etmeyecekti. Bilgeliği sayesinde samsara döngüsünü aşmış, yani ölüm, yeniden doğum, acı çekme ve yine ölme zorunluluğundan kurtulmuştu.
Sayfa 164 - Say yayınlarıKitabı okudu
Samsara, (...) Jainizm ve Budizm'de de yer edinmiştir. Batılı düşünce şeklinde bu reenkarnasyon olarak bilinir. Reenkarnasyon, yanında ağır bir yük getirir; kişi, nesiller boyunca tekrar tekrar yaşamak zorunda kalacaktır. Bu, bireylerin yaşamın yükünden kurtulmak için karma ve samsara döngüsünü kırmak zorunda olduklarını vurgulayan Hint dinlerinin amaçlarına terstir.
Sayfa 183
Reklam
265 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.