Peyami Safa'nın eserleri, hayatı gibi çeşitli geçişlerden ve katmanlardan oluşuyor bana göre. Nazım Hikmet'in eser hakkında "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, on bin, yüz bin, bir milyon satardı. Eğer ızdırabı, azabı ve neşeyi coşkun bir ciddiyetle duyan öz ve halis halk kitleleri okuma ve yazma bilselerdi." demesi de oldukça önemlidir. Çünkü kitabı okurken bilinçli bir coşkunluk sezmiştim; karakter oldukça derin duygulanımlar yaşıyor, farklı duygular arasında gidip geliyor ama aynı zamanda her şeyin de farkında ki çılgınca bir coşkuya kapılan insan genellikle bilincini koruyamaz. Ama bu karakterin ikisini aynı anda ihtiva etmesi -ağlama krizine girdiği an dışında- beni çok etkiledi. Kitabı yaklaşık iki buçuk saatte bitirdim. Hasta psikolojisini o kadar güzel işlemiş ki size asla ağır gelmiyor kitap. Okumanızı tavsiye ederim.
Şunu da eklemek isterim ki kendi hayatından izler taşıyan bu kitapta (benzer hastalığı geçirmiş, Fransızca bilen bir beyefendi olması vs.) Fransızcayı savunan Paşa ve Doktor Ragıp'a karşı Türkçeyi savunması çok hoşuma gitti. Ayrıca Goethe, Shakespeare ve Tevfik Fikret gibi yazarlardan bahsetmesi ve eserlerinden alıntılar yapması çok güzeldi.
Bu eserde farklı boyutlarda birçok konu psikoloji etrafında birleşmiş ve tam okunası bir eser meydana getirmiş.