YASAKLI KİTAPLAR LİSTESİ
Farklı ülkelerde çeşitli zamanlarda iktidarda bulunanlar tarafından siyasi, toplumsal, dinî veya ahlaki motivasyonlarla süresiz olarak ya da belirli bir süre için satışına, dağıtımına veya erişimine engel olunmuş, basılıp dağıtılmış olanlarının da toplatılmış olduğu kitaplar dünya üzerinde hep olmuştur. Birçok durumda
SAN
Kırmızı bir kuştur soluğum
Kumral göklerinde saçlarının
Seni kucağıma alıyorum
Tarifsiz uzuyor bacakların
Kırmızı bir at oluyor soluğum
Yüzümün yanmasından anlıyorum
Yoksuluz gecelerimiz çok kısa
Dörtnala sevişmek lazım.
(1957)
UZUN BİR YAZI SAYFADA ŞAMANİZME DAİR BAŞKA GÜZEL YAZILARDA VAR. LİNKE TIKLAYARAK OKUMANIZI ÖNERİRİM.
yeryuzusifasi.wordpress.com/2018/06/29/maga...
Michael Harner’ın Mağara ve Kozmos Kitabından alınmıştır. Harner kendi kişisel yolculuğunu anlatmakta…
Öteki alem, rehber ruhlar, tıbbi
Kırmızı bir kuştur soluğum
Kumral göklerinde saçlarının
Seni kucağıma alıyorum
Tarifsiz uzuyor bacakların
Kırmızı bir at oluyor soluğum
Yüzümün yanmasından anlıyorum
Yoksuluz gecelerimiz çok kısa
Dört nala sevişmek lazım
1957
Büyük Ozan Neşet Ertaş'ı saygı ve sevgi özlemle anıyorum... 🌹🌹🌹💖💖💖
Devlet sanatçılığı bana teklif edildi. Ben, hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor diyerek teklifi kabul etmedim. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu. Şimdiye kadar devletten bir kuruş
Kırmızı bir kuştur soluğum
Kumral göklerinde saçlarının
Seni kucağıma alıyorum
Tarifsiz uzuyor bacakların
Kırmızı bir at oluyor soluğum
Yüzümün yanmasından anlıyorum
Yoksuluz gecelerimiz çok kısa
Dörtnala sevişmek lâzım
1957
"Kırmızı bir kuştur soluğum
Kumral göklerinde saçlarının
Seni kucağıma alıyorum
Tarifsiz uzuyor bacakların
Kırmızı bir at oluyor soluğum
Yüzümün yanmasından anlıyorum
Yoksuluz gecelerimiz çok kısa
Dörtnala sevişmek lazım.
(1957)
Evet, ömrünü böylesine bir ideal için harcayan bir insanın mükâfatı, cemiyetimizde yirmi kitaba altıbinbeşyüz lira ödemekten ileri gidemiyor. Hazin, hazin olduğu kadar da gülünç bir durum. Ama Aziz Nesin öylesine bir yazar ki kendisine reva görülen bütün haksızlıklara, bütün eza ve cefalara rağmen o, bu haksızlıklardan, eza ve cefalardan dahi gene bu cemiyet için gülünecek bir şeyler yaratmasını, bir şeyler çıkarmasını bilecek şekilde hareket ediyor. İki sene üst üste İtalya’da yapılan milletlerarası bir müsabakada Dünya mizah hikâyeler birinciliğini kazanarak, Dünya sanat çevrelerinde bir türlü duyulmayan Türk adını hem de şan ve şerefle duyuran Aziz Nesin, son kitabında bundan yıllarca önce başından geçen bir sürgün hadisesinin şarap gibi durdukça kıymet kazanan hatıralarını dile getirmiş. Bunları okuyan, ister istemez bir karamsarlığa kapılıyor. Hem de gülerken, hiç değilse tebessüm ederken, beyin kendi kendine acayip bir faaliyet gösterip gülümsemeye, kahkahaya rağmen şuur altında bir acının, bir bedbinliğin yerleşmesine sebep oluyor. Bu hatıraları okurken insanları biraz daha iyi tanıyorsunuz. Dünya hakkında biraz daha iyi not verebiliyorsunuz. Cemiyetin hükümlerindeki korkunçluğu biraz daha açık ve berrak görebiliyorsunuz. Aziz Nesin bunu becerebilmiş bir yazar olarak ne kadar gurur duysa yeridir.
Kaç tane Türk bilim insanı tanıyoruz? Hatta var mı acaba? Varsa neler yapıyorlar diye bir düşünmüş de olabilirsiniz. Küresel eğitim standartlarına göre, ülkemiz nüfusuna oranla çok azımız bilim insanı olabiliyor. Gelişmiş diğer ülkeler, böyle insanları değerlendirebilmek için, kendi ülkelerinde üretmesi ve geliştirmesi için sürekli beyin göçü