- Ben geldim annem.
- Hasretine dayanamadım ve sana geldim.
- Seni çok özledim biliyor musun?
- Senden ayrı olmak kor gibi yakıyor yüreğimi. Gözyaşlarım
serinletmiyor beni anne.
- Ne olur rüyalarıma gelsen olmaz mı?
- Bana bir sarılsan, öpüp koklasan, dertlerime derman olsan.
- Akşamları yatarken seni arıyor gözlerim. Seni göreceğim
umuduyla
Önyargıyı muhteşem şekilde anlatan bir yazı.
"SEKSSİZLİK"
¶¶Günaha bulaşmadan kadın ya da erkek olunmuyor bu âlemde hekimbaşı. Bulaşmaya da değmiyor. Aslında yapmamız gereken hormonlarımızı görmezden gelmekti. Yapamadık; evdeki “vitrin”de Lacan vardı da biz mi okumadık? Cennetten zaten kovulmuştuk, cehennemde yer yoktu.
Siz hiç çocukken, sırf hayatta kalabilmek umuduyla nefesinizi tutma çalışması yaptınız mı? "Babam beni gömüp gittikten sonra üstümdeki toprakları atarak dışarı çıkabilirim belki," diyerek...
Böyle bir umuda tuttundunuz mu?
Her zaman derim, "zordur her dönemde kadın olmak," diye. Eseri okuduktan sonra anladım ki en çok o
Seyirci kalmayın, yaşama müdahale edin, kendinizi tanıyın ve gardınızı alın. Yaşamı nefes alarak geçirmeyin, yaşamınızda söz sahibi olun.
Yasalar, iktidarlar, politika, komşular, stres, sana hiçbir şey katmayan arkadaş, seni küçük olduğuna inandıran ne varsa kaldırıp çöpe at. Önce kendini küçük gör, bu küçüklüğün içinde bir büyüklüğe
Rabb'im, benim güzel Allah'ım. Kendimi sana şikayet etmeye geldim. Ben güçsüzüm, yorgunum sen imtihanlarımı kolaylaştır Ya'Rab. Ben Yusuf (as) değilim bu kuyu derin, ben İbrahim (as) değilim bu ateş beni yakar, ben Yakup (as) değilim bu keder beni tüketir, ben Yunus (as) değilim bu karanlık beni boğar, ben acizim, ben güçsüzüm yardım et Allah'ım..🌼
Buram buram samimiyet kokusu geldi burnuma!
Burnumun direği sızladı!
Yazılan her satırda sevgiyi, özlemi, acıyı en derinine kadar hissettim.
Leylim Leylim
Ahmed Arif'ten Leyla Erbil'e Mektuplar...
Ne kadar inceymiş birçok şey eskiden, ne güzel sevgiler varmış.
Karşılık bulamayınca başkasına gidilmez, sevgi sevilmediği yerde bitmezmiş.
2 delikanlı bir adamın koluna girip Hazret-i Ömer'e getirirler:
"Ya Ömer! Bu adam bizim babamızı öldürdü, kısas isteriz!" derler.
Mahkeme kurulur, adama son isteği sorulur.
Adam: "Eşim ve çocuklarımı 3 günlük yolda bıraktım, benden haber bekliyorlar. Müsaade edin, onlar ile helalleşeyim."
Hazreti Ömer: "İdam kararın
1) GOGOL' UN RAHATSIZLIĞI VE BUNUN ÖLÜ CANLAR KİTABIYLA BAĞLANTISI
Gogol'un "Manik depresif psikoz" diğer adıyla "Bipolar bozukluk" adındaki bir hastalığı vardı. Bu hastalığın gerek akademik gerek sosyal hayatı ne kadar ciddi bir biçimde etkilediğini hepimiz biliriz. Gogol da bu hastalıktan çok çekti; Manik
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Okuyalı epey zaman oldu. Açıkçası bu kitabı incelemek isteği bu sitedeki incelemeleri okuyunca oluştu. İnceleyenlerin birçoğu uzun uzun açıklamak, örnekler vermek, neden desteklediğini anlatmak yerine adeta Muazzez Hanım’ın fanı gibi okunmalı, mükemmel şeklinde yorumlar yapıyor. O kadar garip, şişirilmiş inceleme
Özlersin..Burnunda tüter...
Ama gidemezsin, ulaşamazsın...
O gözünün önündedir ama,
Sen ona varamazsın..
Tel örgülerle sınırlamıştır kendini,
Yaklaşamıyorsun mum'a pervane misali.
Keşke..diyorsun. Keşke gururu bıraksa da
Sarılsa anıların vazgeçilmezliğine.
O da "Özledim!", dese.
"Sensiz dayanamadım!" dese..
"Senden gitsem de, yolum yine senden geçti, sana geldim!" dese..
Yarım kalan hayalleri tam'a ulaştırsa keşke...
İmkansızlığın boynunu vursa, hasrete kelepçeler taksa..
Gurur var değil mi? Gururun kamçısı aşktır.
Aşkı'na sahip çıksa, "Ben senden öte yar sevemedim." dese..
Çok mu? Sevdaya sahip çıkmak çok mu zor?
Ben özledim ama diyemedim.
Söyleyemedim.
Duyar mı? Sesim dizelerime saklıyken,
Duyar mı? Kim bilebilir ki.
Bir tek acı çeken bilir....
Dünya tarihindeki en önemli Rus yazarları arasında yer alan Tolstoy... Aristokrat bir ailenin ferdi olan yazar, aile konağında meydana geldi. Para durumları iyiydi, Dostoyevski gibi yokluktan gelmiş bir yazar değil kendisi; ancak aile durumları hiç de iç açıcı değil. 2 yaşında(1930) annesini, 9 yaşında(1937) babasını kaybediyor. Çok iç açıcı bir