Ben zaten
İçi geçmiş bir hevesle
Yarım kalmış bir niyetin
Arasında ıskalandım
Pişmeden yandım
Son sözüm sana yine de
Üstesinden gelemedim
Bu yaşamak sınavının
Bağışla...
Kime baksam taze bir kız çocugu gülüşü var üzerinde
Bütün umut püskülleri nihavent bir hava içinde
Gelemedim sana ne kadar yazık bir tınısın içimde
Uzak ülkeler getirecektim baharlarına
Ve boynuna sarılacaktı taze gelincik avazları da
Unutulmuş hüzünler duragında
Varamadım sana, içimde yazık bir nakarat gibi duruyorsun hâlâ
Bin yüzlü ihtimaller var kulağımda
Beklerim bekliyorum her umudun başında
Kavuşan muammalar, belkide duvarlar var aramızda
Gelemedim sana, içimde çok yazık bir tınısın hâlâ.
Aişe (Allah ondan razı olsun)'dan rivayet edildiğine göre bir gün peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)'e Ey Allahın peygamberi Uhud gününden daha şiddetli bir gün yaşadın mı? diye sordum. Şöyle cevap verdi.
"Evet senin kavminden çok kötülük gördüm. Onlardan gördüğüm sıkıntının en şiddetlisi Akabe gününde idi. O gün ben Taifli Abdü Külalin oğlu İbni Abdu Ya'lile sığınmak istemiştim de beni kabul etmemişti. Bende geri dönmüş, derin üzüntüler içinde dalgın dalgın yürüyüp gidiyordum. Karn'üs Sealîbe varıncaya kadar kendime gelemedim. Orada başımı kaldırıp baktığımda bir bulutun beni gölgelediğini gördüm. Dikkatlice bakınca bulutun içinde Cebrail'i gördüm. Cebrail bana seslenerek Allah kavminin sana ne söylediğini ve seni himayeyi nasıl reddettiğini duymuştur. Onlara dilediğini yapabilmem için sana dağlar meleğini göndermiştir.
Bunun üzerine dağlar meleği bana seslenerek selam verdi. Sonra da: "Ey Muhammed kavminin sana ne dediğini Allah işitti. Ben dağlar meleğiyim ne emredersen yapmam için Allah beni sana gönderdi. Ne yapmamı istiyorsun? Dilersen Ahşabeyn denilen şu iki dağı onların başına kapatıvereyim dedi. o zaman ben "Hayır Allah'ın onların soylarından sadece Allah'a ibadet edecek ve ona hiçbir şey ortak koşmayacak kimseler çıkaracağını ümit ederim dedim." (Buhâri Bed'ul halk 7, Müslim cihad 111)
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
Sana gelmek istedim
Çünkü beklemek bu sefer Her şeyden daha ağır gelmişti.
Sana gelmek istedim
Çünkü herkesin metrekarelik alana sahip olduğu kalbimde senin ülken vardı.
Sana gelmek istedim
Çünkü ellerinin dokunduğu yerlerde çiçekler açardı Ve ben boynundaki kokuya bir ömür heba etmeye razıydım.
Sana gelmek istedim
Çünkü uçurumun kenarında olsam bile Senin verdiğin his bulutların üstüne düşmek gibiydi.
Sana gelemedim
Çünkü benim bu şehirdeki yaşanmışlıklarım Hiçbir zaman valizime sığmadı.