Şişş.
Başımın arkasından geçirdiği şeritle gözlerimi bağlıyor. Aklıma güvenli kelimemiz günbatımı geliyor ama
kendime saklıyorum. Bunu istiyorum. Hissetmek istiyorum ve gözlerim kapalıyken ne kadar zevk alacağımı
görmek istiyorum.
Şilte hareket edince onun yanımdan ayrıldığını anlıyorum. Alt dudağımı ısırıyorum ama inatla susuyorum.
"Selam," diye fısıldadım, daha fazla sessizliğe dayanamadı ğım için. Dudakları seksi bir gülümseme ile kıvrıldı. Bu kadı n yeterliydi. Tek bir gülümseme ile dayanılmaz bir hale geh vermiştim. Ilk hareketi ondan bekleyecektim ama ilk hareketi yapan ben oldum ve dudaklarına yapıştım.
Şaşkışlığının geçmesi için saliseler yeterli olmuştu ve
Hälä bacaklarım beline dolanmış bir haldeydi ve Hudson bu şekilde yatağa oturdu, daha doğrusu duştu. Dizlerimin üzerinde yatakta doğrulup, kemerini çözmek için bir an bile tereddüt et- medim. Bu sırada Hudson, ayakkabılarını çıkardı ve kalçalarını hafifçe yukarı kaldırdı. Böylece pantolonunu ve külotunu dizle- nne kadar indırdim.
Sonunda aleti
Gülümseyip dudaklarına karşı, “Ne güzel bir ölüm,”
diye fısıldamak için eğildim.
Elini uzatıp yanağımı kavradığında, suratında hayranlık dolu bir ifade belirdi. “Muhteşemsin, bunu biliyorsun değil mi?”
Sözleri göğsüme sızdı ve orada yaşayan sızının, sadece
ve sadece ona ait olan sızının etrafını sardı. “Beni muhteşem hissettiriyorsun, Jake.
"Bence bunu tekrar gözden geçirip revize etmeliyiz. Ayrı
ca hala günlerden cuma, yani hafta sonu tam da başlamış sayılmaz."
"Eva ... "
"Sadece düşüncesi bile tahrik ediyor beni" diye fısıldadım ve bacaklarımı üst bacağına dolayıp kendimi ona sürterek nasıl ıslanmış olduğumu hissetmesini sağladım. Kendimi
Bütün kaypaklığına, hoppalığına ve yalancılığına karşın ona güvenim tamdı. Bana yalan söylediğini anladığım anda bile ona güveniyordum. Yaptığı her yanlış, saçma ve ikiyüzlü davranış için kendimce birtakım bağışlayıcı nedenler bulabiliyordum.
"Mağaraların içinde yaratıklar yaşıyor," diye fısıldadım.
"Mağaraların içinde canavarlar yaşıyor" dedi kısık, boğuk bir sesle.
"Bana güveniyor musun?"
"Güveniyorum" dediğimde artık tir tir titriyordum. Her şeye rağmen yalnızca ona güveniyordum.
"Bir canavara güvenemezsin"
"Sen canavar değilsin. Ben sana sığınıyorum."
"O mağaranın içindeki canavara sığınamazsın" Çenesini dikti, siyah gözleri kademsiz bir şekilde parıldıyordu. " O yaratığa güvenemezsin"
" Sen o mağaranın içinde yaşayan canavarlardan biri değilsin" diye fısıldadım. "Sen o mağarasın"
"Canavarların, yaratıkların, iblislerin ve meleklerin barınağısın"
"Kehf" döküldü dudaklarımdan. "Sen cennete yirmi altı adım kala, ölü yetimlerin yolunu kaybedip sığındığı o mağarasın. Sığınaksın."
Hüveytatlılar gittikçe işi azıtıyor, hükümetin aleyhinde cephe alıyorlardı. Müflihul Cehmani, aşiret reisi Ude Ebu Taya’nın, “Söyle Selahattin’e avucumla kanım içeceğim ve böyle yapmak için de Allah’a ahdettim” dediğini bana yeminler ederek söyledi. Müflihul, “O kadar rica ettim, aşiretin rahat durmuyor, bunun önüne geçin” deyince, “Ben
Hüveytatlılar gittikçe işi azıtıyor, hükümetin aleyhinde cephe alıyorlardı. Müflihul Cehmani, aşiret reisi Ude Ebu Taya’nın, “Söyle Selahattin’e avucumla kanım içeceğim ve böyle yapmak için de Allah’a ahdettim” dediğini bana yeminler ederek söyledi. Müflihul, “O kadar rica ettim, aşiretin rahat durmuyor, bunun önüne geçin” deyince, “Ben
Ertesi sene çölden geldiklerinde Hüveytat yine azıtmıştı. Yine, ekinler ve bir soygunculuk meselesinden gönderilen bir müfrezeyle çatışmaya girerek ele geçirdikleri bir jandarmamızı, âdetleri olduğu üzere anadan doğma soymuşlar, elinden silah ve cephanesini de almışlardı. Bu hal, esas müfreze eratımıza ve diğer jandarmalara fena halde
Ozgüven eksikliğinden mi geliyor küsme, alinganlik?
Tabii Alinganlik şudur: "Senin beni koruman lazımdı, ben sana güveniyordum koruman için ve beni korumadın, birakiverdin, ortada kaldım." Küsmenin ve alınmanın temeli budur esas itibarıyla.
Ama sen kendi sınırlarının içerisinde kendini koruyabileceğini fark ettiğin zaman, kişilerin bilerek bilmeyerek yaşadığın süreç içerisinde o sinirları ihlal edebileceğini kabul ediyorsun çünkü kendin de ara sira diğer insanların sınırlarını bilmeyerek ihlal ediyorsun. Fakat, kendi sinirlarının ihlal edildiginin farkına varmak ve bunun mücadelesini yapmak hiç kimsenin değil, senin kendi görevin. Onun için, "Hey sinirlarıma girdin!" diye ikaz etme, alarm verme, ondan sonra set çekme, ne ise adım adım yapacakların, bu "senin" görevin. Ve böyle bir aklın içerisinde olacaksın inancı.