köleyüzlü bir hasret var sana çocuğum
Sayfa 46 - Berfîn yayınlarıKitabı okuyor
Yerin seni çektiği kadar ağırsın Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kâr sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi, Sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın Bir gün yalan söyleyeceksen eğer Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin.. İşte budur hayat! İşte budur yaşamak, bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçek sulandığı kadar güzeldir Kuşlar ötebildiği kadar sevimli Bebek ağladığı kadar bebektir Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, Sevdiğin kadar sevilirsin...
Reklam
Nazım Hikmet, Nazım Hikmet Sen memlekete vurgun Memleket sana hasret
Sayfa 26 - Dk yayınlarıKitabı okuyor
Sevebilme ihtimali
Soğuk ve şehirlerarası Otobüslerde vazgeçtim Çocuk olmaktan Ve beslenme çantamda Otlu peynir kokusuydu babam Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman Özlemeye başladım herkesi Ve bu hasret öyle uzun sürdü
Reklam
"Gam, keder sana yine senden; şüphesiz senin küstahça işlerindendir. Hak korkusundan kayıtsız olan, başkalarının da yolunu keser. Bu yolda kim küstah olursa o, hasret vadisinde boğulur. Bil ki, felek edebinden dolayı nurlu, melekler de bu yüzden masum ve temizdir. Güneşin tutulması, Azazil'in, Hakk'ın kapısından sürülmesi cüretleri, küstahlıkları yüzündendir."
Nazım Hikmet, Nazım Hikmet sen memlekete vurgun memleket sana hasret
Gönderilemeyen O Son Mektup:
“Orhan, Cevapsız mektup yazmak çok garip oluyor. Geçen akşam seni rüyamda gördüm. Ankara’ya gitmişsin. Sana Dora iş bulmuş... Seni acaba Ankara'da mı diye düşündüm. Mektuptan herhalde benim çok sıkıntılı olduğumu anlamış- sındır. Elimden geldiği kadar muhite uymaya ve neşeli görünmeye çalışıyorum. Bu mektubuma cevap yaz. Yılbaşında tatil olursa Ankara'ya gitmeyi düşünüyorum. İstanbul'da sefil oluyorum. Yatağım gözümde tütüyor. Sen yakından bilirsin. Zaman zaman evden ne kadar sıkılırdım. İşte böyle, her şey tersine... Senin Ankara'ya gitmeye niyetin var mı? Tabii bütün bunlar şimdilik düşünülecek şeyler. Yılbaşına epey zaman var. Bana çok ender mektup yazdığına göre uzun yaz. Ben sana cevap istediğim zaman bildiririm. Yeni şiirlerin varsa gönder. Şiire de hasret kaldım. Meğerse ihtiyaçmış. Mektubun taahhütlü olsun. Ne yapıyorsun? Nasıl vakit geçiriyorsun? Behzatları gördün mü? Herkese ayrı ayrı selam söyle. Sabahattin Bey'e, Mualla Hanım'a, Fuat Ömer'e. Velhasılıkelamı herkese. Dora Ankara'da mı? Bugün cumartesi. Mektepte benden başka kim- se yok. Çocuklar bahçede bir maç dinliyorlar, saat dört buçuk. Beş buçukta mütalaaya girecekler. Bugünlük kimse gelmezse onlara ben bakacağım. Ben yazacak bir şeyler bulamıyorum. Ancak kendimden bahsedebildim. O da hayli sıkıntılı iş. Senden muhakkak mektup bekliyorum. Uzun olsun, baştan savma olmasın. Yeni şiirleri istiyorum. Gözlerini öperim. Nahit”
Sayfa 165 - Edirne, 12 Kasım 1950 tarihinde Nahit Hanım’ın Orhan Veli’ye yazdığı ama onun ölümünden dolayı gönderemediği O Son Mektup…Kitabı okudu
Unutulur.Oyle unutulur ki ,hiç yokmuş gibi olur.Fakat böyle kalmaz.Muayyen zaman geldiği vakit, daha büyük belalarla karşilaşmak icinyeniden diriltilir.Dağılmış parçaları toplanarak diriltilir.Kıyametin şiddetine hazırlanir.Kıyametin şiddetine hazırlanir.Kıyametin koptuğunu,göklerin yarıldığını, yeryüzünün değiştiğini,hallaç pamuğu gibi atıldığını, yıldızların döküldüğünü, güneşin karardığını,cehennem in solumasını,mücrimlerin hasretle cennete baktıklarını görür de ,hasret ve nedametler içinde kalır.Amel sahifelerinin dağıldığını görür ve kendisine,İşte yaptıkların bu defterde, kitabını oku,denir.O,Bu kitab nedir ?diye sorunca,kendisine,Senin sevinip nimetleri ile övünerek böbürlendiğin dünya yaşayışında sana tayin edilen iki meleğin az ve çok iğneden ipliğe konuştuklarını, yaptıklarını,yetip içtiğini, kalkıp oturduğunu ve senin unuttuklarının hepsini yazdılar.Allah Teâlâ bunların hepsini senin için zabtettirdiği kitabdır.Şimdi hesap ve cavaba hazır ol.Cevanb veremediğin takdirde azab olunacaksın!derler.Adam bu hitabin şiddetinden kendisinin rezil ü rüsvay olacağını düşünerek amel defterini açıp bakmadan önce şaşırıp kalır.Hele bir de kitabını açıp baktığı ve içindeki kepazelikleri okuduğu zaman,Vay bana,bu kitaba ne oluyor ki, küçük büyük her yaptığım burada yazılıdır,der.İste sonu bu. Allah Teâlâ; Sonra dilediği zaman onu tekrar diriltir. Abese 80/22 ayetiyle buna işaret etmiştir.
Reklam
Her gece; inatçı bir rüya gibi beni kendine çeken ülkemin sesini ve kokusunu düşünerek uykuya dalmadığımı söylersem yalan olur. Ama sana şunu söyleyeyim, midendeki açlık acısındansa, kalbindeki hasret acısıyla uyumak çok daha kolay.
Daha güzel anlatılamazdı
“O durmadan kaçıyor, sen ardından gitmiyorsan; o günün her saatinde saklanıyor, sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan; o sana acıların en büyüğünü tattırıyor, sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan; Okuduğun kitapta, mırıldandığın şarkıda, söylediğin şiirde, gördüğün rüyada ve yaşaman için ciğerlerine doldurduğun havada o yoksa; Sabahları onu görünceye kadar güneş doğmuyorsa ve onsuz gökyüzü geceleri aya, yıldızlara hasret değilse; O olmadığı zamanlar kalabalık içinde bile onsuz olmaktan gelen derin yalnızlığı duymuyorsan, Sokakta gördüğün her yüzde ondan bir şeyler aramıyorsan, güzel bir manzara, hüzünlü bir musiki onu hatırlatmıyorsa, uykudan uyandığın zaman yaşamakta olduğundan önce onu hatırlamıyorsan ‘sevmiyorsun’ demektir.. Yok, o senin için her şeyden değerliyse, gözünü yumduğun anda onu görebiliyorsan, o bütün şarkılarda, bütün şiirlerde, bütün resimlerde ise; ona muhtaç olduğunu söylemekten utanmıyorsan, Onun için her şeyi, ama her şeyi yapacak gücü kendinde buluyorsan, her hali sana ayrı ayrı güzel geliyorsa, karşısında kendini bir çocuk gibi hissediyorsan; Bir dua gibi adını söyleyebiliyorsan, senin sevginde azalma olmayacaksa ve ölünceye kadar onu aşkların en ölümsüzü ile sevebileceksen; işte o zaman onu ‘seviyorsun’ demektir.”
"O durmadan kaçıyor, sen ardından gitmiyorsan; o günün her saatinde saklanıyor, sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan; o sana acıların en büyüğünü tattırıyor, sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan; boşuna aldatma kendini, onu sevmiyorsun demektir. Elindeki içki kadehinde, dudağındaki sigarada, okuduğun kitapta, mırıldandığın şarkıda, söylediğin şiirde, gördüğün rüyada ve yaşaman için ciğerlerine doldurduğun havada o yoksa; onun vazgeçilmezliğini anlamamışsan; onu sevmiyorsun demektir. Renkler onunla değerlenmiyorsa, örneğin; onsuz kırmızı kırmızılığının, mavi maviliğinin farkında değilse, beyaz yalnız o giydiği zaman güzelliğini haykırmıyorsa, sabahları onu görünceye kadar güneş doğmuyorsa ve onsuz gökyüzü geceleri aya, yıldızlara hasret değilse; onu sevmiyorsun demektir..."
Sayfa 181Kitabı okudu
“Ahh Efendimiz… Yokluğunun hasreti sinemizi dağlamakta, sana hasret yaşayan kardeşlerin olarak bir saç teline bakıp avunmaktayız. Bizim de nasibimize ahirzamanda fıtrat mücadelesi vermek düştü.”
Sayfa 115 - Deccâlizm
“Allah’ım! Bizlere imanı sevdir ve onu kalplerimizin ziyneti kıl. Küfrü, fıskı/ her türlü günah ve taşkınlığı, sana karşı isyanı ise kerih göster. Bizleri akli olgunluğa ermiş olanlardan eyle. Allah’ım! Bizleri Müslüman olarak öldür ve bizleri Müslüman olarak yaşat. Bizleri salihlerle beraber haşret.”*
Sayfa 138 - Namaz Duaları/ *Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/ 424Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.