Nâr-ı beyzâ mı nedir, öğle zamanında güneş?
Tepesinden döküyor beynine âfâkın ateş!
Yıldırım yağmuru şeklinde inen huzmesine,
Siper olmuş yanıyor çöldeki çıplak sîne.
San’atin sırrını ressâm-ı ezelden okuyan;
Rûh-i ma’sûmu bütün hilkati kendinde duyan;
Şimdi yerlerde şafak, şimdi bulutlarda bahar;
Şimdi tûfân-ı ziyâ, şimdi köpük, şimdi