Aklı olan aynı hataya iki kez düşmez. Yaltaklanmalarla, tatlı sözlerle beni ayartamazsın. Senin gibi kötü bir kadına gönül yüceliği ve soyluluk yakışmaz. Böy- le bir zehirli yılanın başını ezmekle topluma yararlı olunabilir. Senin bana bir gecede öğrettiklerini ben Paris'te kaldığım bunca zaman içinde öğrenememiştim. Tut ki sana gönlü yüce bir kimse gibi davrandım. Ama sen gönül yüceliğini iyi yolda değerlendirebilecek bir kadın değilsin. Bağışlama, öç alma insanlar için yeterli olabilir ama senin gibi yabanıllar söz konusu oldu mu, sizi ancak ölüm paklar. Evet, ben kartal değilim, ama sen de güvercin değil, zehirli bir yılansın, yani çok eski bir düşman. Bu yüzden sana olanca kinim, olanca gücümle zulmetmeliyim. Aslında bu yaptıklarım senden öç almak değil, seni cezalandırmaktır, çünkü alınan öç uğranılan hakaretten fazla olmalıdır.
" Kendi kendime: "Başladığın işi yarıda bırakma iki gözüm iki gözüm, sana yakışmaz!" diyorum. "
Reklam
başkalarının eziyetlerinden sıkıntı duymayan ey insan sana insan sıfatını vermek yakışmaz
Kalk. Sana öyle yerlerde sürünmek, düşkünce ricalarda bulunmak yakışmaz. Sana yaldızlı kanatlarla, bulutlar içinde, şafaklar arasında meleklerle uçmak yaraşır
Sayfa 41 - EZR Yayıncılık
Efsaneler kenti, güzel Diyarbakır... Yaşanası sevdalardan mahrum koyma bizi. Başka diyarlarda filizlenmiş sevgileri yabancılamak yakışmaz sana. Diye başlamıştı her şey ve Hoşça kal Diyarbakır... Bedeninde özümseyemedin beni. Sende kalmamı sağlayamadın. Gücünü benden yana kullanamadın. Ama sana kızgın değilim. Koynundaki Dicle'den bir Dicle verdin bana. Sağ ol. Gidiyorum... Sağlıcakla kal. Yerin geniş olsun... Diye son buluyor.
Reklam
Efsaneler kenti, güzel Diyarbakır... Yaşanası sevdalardan mahrum koyma bizi. Başka diyarlarda filizlenmiş sevgileri yabancılamak yakışmaz sana.
“İntizar edemem yakışmaz bana. Günyüzü görmedim tak etti cana! Zerre iyiliğim olduysa sana? Gül yüzlü sevdiğim, yapma bunları!”
Sayfa 16 - HubatusKitabı okudu
"Vazgeçmek sana da, bana da yakışmaz."
"Başladığın işi yarıda bırakma iki gözüm, sana yakışmaz!"
Reklam
Kâzım Karabekir'e göre İsmet Bey kötümserdir ve şöyle dert yanar: — Her şey mahvoldu. Vaktiyle gördüğüm gibi sürüklediler ve bitirdiler. Derdim ki, batıracaklar ve hayatımızla biz didişeceğiz. Benim hiç ümidim kalmadı. Ben kararımı sana söyleyeyim mi? Askerlikten istifa edelim. Köylü olalım Kâzım... Karabekir itiraz eder: — Sen ne söylüyorsun İsmet? Zannediyor musun ki bizi yaşatacaklar? Ermeniler, Rumlar Şarktan Garptan Türk'ü boğacaklardır. Bırak ki benim bir tarla alacak bile param yok. Ayaklar altında zelilâne ölmektense, milletimizin bu kadar senelik yediğimiz ekmeğini namuskârane ölerek ödemek daha çok yakışmaz mı? Fakat İsmet Bey'i, şartlar çok yönlü olarak düşündürür: — Sen vaziyeti henüz bilmiyorsun Kâzım. Ordularımız mahvoldu. Boğazlara İtilaf Devletleri hâkim. Bütün cenup hudutları açık bir halde. Asıl felaket bizim içimizde Kâzım. Tasfiye yapacaklar, tasfiye! Anlıyor musun? Harpte kazandığın paşalığı alacaklar. Bir, belki de iki rütbe kaybedeceksin. Artık bize her şey düşman. — İsmet, ben kararımı vermiş bulunuyorum. Bütün bu gemileri vaktiyle Çanakkale'den içeri sokmamıştık. Gözümde bostan korkuluğu gibi duruyorlar. Biz ölümü göze alınca hepsini gene dışarı atarız. Tek bile kalsam, tek dağbaşı bile kalsa uğraşmak. Silahımı, üniformamı kimseye vermeyeceğim...
Sayfa 344Kitabı okudu
Başladığın işi yarıda bırakma iki gözüm, sana yakışmaz!
"Sana kırmızı yakışmaz, siyahlar içindeki."
Ağlamak mı, onu kadınlara bırak! Hüzün elbisesi giymek yakışmaz sana Kirletilen Kudüs'ün fedaisi nerede? Kim kurtaracak Kudüs'ü, Candan geçen yiğitler olmazsa
Sayfa 36 - Dua YayıncılıkKitabı okudu
“Can!” dedi, “Can! Sana ne yakışmaz ki.”
Resim