Geleneklerine sahip çıkmış toplumları görünce imrenirim ve içimi tarifsiz bir hüzün kaplar.Japonlar Japon gibi yaşama sanatının en güzel örneğini verir­ler.Paris’te bir kitapçı dükkânına girersiniz. Geçen yüzyıldan be­ri aynı aile işletmektedir.St. Germain’de yemek yediğiniz lokantada, Fransız İhtilali be­yannamesinin yazılmış olduğunu bilirsiniz. Café Deux Magot’da Verlaine, Rimbaud kahve içmiştir.Bir başkasında her masa, orada oturmuş olan ünlünün anı­sına çakılmış olan plaketleri taşır: Lenin’den Yahya Kemal üsta­da kadar...Geleneklerimizin çoğunu yitirdik. Gün geçtikçe hafızasız bir topluma dönüşüyoruz.Oysa kurumlan, gelenekleri korumak, topluma, dolayısıyla insana bir güven duygusu ve yerleşiklik bilinci kazandırır. Çok sı­radan görünen bir mekân, anılarla değer kazanır ve anlam bulur.Biz ise yerli olmak ve geleneksel değerlere sahip çıkmak ayıp­mış gibi kimliğimizden kurtulmaya çalışırız.Ve böylece Batılı olacağımızı sanırız.Oysa Batı, tek boyutluluk ve tek bir üniforma değil ki! Bugün ikisi de Avrupalı sayılan FinlandiyalI ve Portekizli arasında hiçbir benzerlik yoktur. Ne yemekleri, ne müzikleri, ne görünüşleri, ne ile kültürleri birbirine benzer. Ama iki ülke de Avrupa düşüncesi­nin temelini oluşturan ilkeleri benimsemiştir.Türkiye’nin Batılı olması, kendi kültürünü korumasıyla müm­biti olacaktır.Dünyada başarıya ulaşmış “taklit ülke” yoktur
Modern hayat bize ne düşünme zamanı bırakır, ne de oku­ma.Televizyon karşısında geçen esaret saatleri bizi oyalar gibi gö­rünürken, durmadan mesajlar aktarır. Nasıl düşünmemiz, nasıl eğlenmemiz, neyi sevip neyi sevmememiz, neyi yararlı neyi zarar­lı bulmamız, hangi politik çizgilerde yürümemiz konusunda sü­rekli tembihler alırız.Düşünmeden yaşarız. Kafalarımız, çıkarlarımızın nerede ol­duğunu sezmemize yarayan antenlere, duyargalara dönüşmüş­tür.Oysa çeşme-i irfan’dan kana kana içen birçok insan da yaşa­maktadır bu memlekette.Ama onlar rejim tarafından pek iyi gözle bakılmayan ve va­tana sadakat duygularının zayıflığından kuşku duyulan yurttaş­lardır.Sürüden ayrılan insanı hiçbir rejim sevmez. Sürüden ayrılma­nın, birey olmanın ve kendi kafasıyla düşünmenin en önemli gös­tergesi ise okumaktır.
Reklam
“Ah Tanrım! Sanat uzun, Oysa hayat kısa.”
Sayfa 44
Ah Tanrım! Sanat uzun Oysa hayat kısa
Sayfa 44 - doğubatı yayınlarıKitabı okudu
182 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.