Bize gereken güçlü, doğru sözlü, kesin ve hiçbir zaman anlaşılmayacak sanat yapıtlarıdır. Mantık bir karmaşadır. Mantık her zaman düzmecedir. Kavramların ve sözlerin yüzeysel akışını, aldatıcı sonuçlara, merkezlere çeker. Zincirleri öldürücüdür, bağımsızlığı boğan dev bir çokbacaklıdır.
198 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
Selam. Alphonse Daudet'in okuduğum ikinci kitabı Sapho oldu. Sapho kelimesinin bir özel isim olduğunu düşünmüştüm fakat anlamı şu şekildeymiş; "Eski Yunan'ın söylenceleşmiş kadın ozanı." Söylence kelimesi efsane anlamına geliyor, bu durumda kitaptaki kadın karakter için efsane kadın anlamını taşıyor. Roman, yazarın model
Sapho
SaphoAlphonse Daudet · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2017395 okunma
Reklam
İnsanlığın ilk çağlarında beri ortaya konan bütün ürünler, yani çok tanrıcılığını efsaneleri, Hristiyan öyküleri, antik çağın kalıntıları, barbar süslemeleri, Bizans, Sasani, Asur ve hatta hayvan şekillerine ilişkin Sümer ve Elam formları, taş işleme sanatının bu harikalarını ortaya çıkarmak için bir araya gelmiş ve kaynaşmış gibidir. Böylece batılı insan, 600 yıl sonra gerçekten yaratmaya başladığı zaman, eskileri hatırlamakla işe girişmişti; ama geçmişin derinliklerinde hatırladığı bütün formları, sanki bunlar birer sözcükmüş gibi düşünmüş ve bunlarla, çok akıcı ve etkili bir yeni dil yaratmıştı.
Hutcheson , sanatın amacının güzellik olduğunu belirtir ; güzelliğin ise özü, çoklukta tekliğin ortaya çıkmasındandır. Neyin güzel olduğunu anlamada bizi etik içgüdümüz (an internal sense) yönlendirir. Bu içgüdü, estetiğe aykırı olabilir. Böylece Hutcheson 'a göre güzel, her zaman iyiyle birlikte değildir, ondan ayrılır, ona aykırı olabilir.
EFELYA ROMANI HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ... Film Yönetmeni Sinan Tabanlı yazdı... Genk / Belçika Arada su gibi içtiğim Kürk Mantolu Madonna'yı saymazsak eğer uzun zamandır Türk diliyle yazılmış bir roman okumamıştım, Mehmet Ağabey'in Efelya'sı elime geçene dek. Ortalık herhangi bir moral çerçevesi olmayan sığ, karanlık tarafçı bohem
Reklam
“Surları, hükümdarı, medeniyeti, edebiyatı ve tiyatrosu olmayan bir şehir bulabiliriz, ancak, ibadethanesi olmayan ve sakinlerinin Tanrı’ya hizmet etmekle uğraşmadığı bir şehri insan hiçbir zaman görmemiştir.”(Yunan Tarihçi Plutarh). Neredeyse aynı tespiti H. Bergson da yapıyor: “Bilim, sanat ve felsefeden yoksun insan toplulukları olmuştur, hâlâ da vardır, fakat dini olmayan bir insan topluluğu henüz bulunmamıştır.”
Sayfa 50 - KetebeKitabı okudu
Karabük'te bulunan "kumbara"dan yaklaşık 1400 yıllık 10 sikke çıktı Karabük'te bulunan "kumbara"dan yaklaşık 1400 yıllık 10 sikke çıktı Sanat Haberleri | AA 02 Ocak 2024 Salı 13:15:00 - Güncelleme:02 Ocak 2024 Salı 13:15:00 Kaynak: AA Karabük'ün Eskipazar ilçesindeki Hadrianopolis Antik Kenti'nde sürdürülen
128 syf.
·
Puan vermedi
·
3 saatte okudu
Kadın Ve Düşünceler
Kadın hareketinin belki de en net bir şekilde dile getirildiği ve bu alanda önemli kitaplardan biri olma özelliği taşıyan Kendine Ait Bir Oda, Virginia Woolf’un kaleme aldığı, feminist yaklaşımın her ne kadar derinlerde irdelense de okumanın belki de en kolay olduğu kitapların başında yer almaktadır. Bu denli kolay okunup anlaşılmasının elbette
Kendine Ait Bir Oda
Kendine Ait Bir OdaVirginia Woolf · Kızıl Panda Yayınları · 037,7bin okunma
Sanatçı ve Eseri
Sanat eseri gerçekleşmeyebilir, maddi bir hâle bürünmeyebilir, bir temayül hâlinde kalabilir fakat hiçbir zaman bir seri üretime dönüştürülemez. En önemli şartlardan biri olarak, sanat eseri biricik vasfını muhafaza etmek zorundadır. Biricik nüshasının olmaması bile "eserin" varlığını şüpheli kılmaz, ancak eserin kopya nüshaları onun mevcudiyetini reddetmek anlamı taşır. Böylece bir paradoks ile karşı karşıya kalıyoruz: Sanat eseri, çoğaltılmak suretiyle yok edilir.
Sayfa 190
Reklam
440 syf.
·
Puan vermedi
•Teftiş - Josh Malerman•
"Vicdan azabı. Bir insanın yakalanabileceği hastalıkların en acımasızı."
Josh Malerman
Josh Malerman
Merhabalar... Aylar önce okuduğum fakat benliğimde derin bir iz bırakan
Teftiş
Teftiş
'in incelemesini yapmak istiyorum. Burayı açmadan önce kitap hakkındaki düşüncelerimi yazmıştım ve burada da paylaşmak istedim. Ne
Teftiş
TeftişJosh Malerman · İthaki Yayınları · 20191,102 okunma
4. Bölüm, Sevginin Uygulanması
Herhangi bir sanatı öğrenmenin son koşulu o sanatta ustalaşmaya karşı eksiksiz bir ilgi göstermektir. Eğer çırak için sanat en önemli şey değilse, öğrenmesi hiçbir zaman mümkün değildir. En sonunda sanata düşkün bir kişi olarak kalır, hiçbir zaman ustalaşamaz. Bu özellik diğer tüm sanatlar için olduğu gibi sevme sanatı için de geçerlidir. Ama görünen odur ki diğer sanatlardan farklı olarak, bu sanata düşkün olanlarla ustalar arasındaki oranda düşkünler ağır basmaktadır.
Sayfa 129
Hristiyan sanatında maddi ve somut varlığın bir aldırıştan başka bir şey olmadığı ve ancak ezeliliğin bir gerçekliği olduğu anlayışına dayanan bu ruhani tasvir tutumu yunan estetiğini tahrip ettiği gibi, yunan plastik sanatlarını da tahrip etmişti. Yunanlılar her şeyi maddesel ve cisimsel açıdan görüyorlardı ve bu anlayış onların bütün eserlerinde felsefe dahil olmak üzere net ve geometrik formlar üretmelerine yol açmıştı. Dolayısıyla sanatçılar artık yaşamı taklit ediyor diye eleştirilecek olan her türlü hareketi dile getirmekten bile bile kaçınıyorlar ve figürlerine zaman dışı ve donmuş hareketler vermeye ve kompozisyonlarını bir simetri anlayışıyla ortaya koymaya çalışıyorlardı. Böylece sonsuz diziler halindeki figürlerin tekrar edilip durması, görünüş dünyasının aldatıcı olduğu düşünülen yanlarına doğunun o çok sevdiği bir çeşit ezelilik ve ebedilik özelliklerini kazandırıyordu.
Hristiyanlığın Musevilikten devraldığı katışıksız ruhanilik, bu dine inananları, putlara tapmaya yol açtığını düşündükleri sanattan uzaklaştırdı. Ama Hristiyanlık, etki alanını genişletip çoktanrıcılığa inananları da kendine çektiği zaman, inançlarını yönlendirecek görüntülere ve imgelere gereksinim duyan okumamış kitlelere uygun bir dünya yaratmak zorunda kaldı. Kendi öz eğilimine ters düşmesine rağmen, kitlelerin bu hayal dünyası gereksinimine cevap vermek zorunda kalan Hristiyanlık, bu dünyayı, Yunanlılardan beri günlük ve somut yaşamın bir yansısı haline getirmiş olan yaşama bağlılık eğiliminden temizleme gereğini duydu. Gerçekten de, eğer görüntü ve imge kendisine tapınılacak şeyler değil de, dinsel inanca götürecek aracılar olacaklarsa, bu yeni inançta da Doğu’nun eski dinlerinde olduğu gibi bir yer tutmak zorundaydı. Böylece görüntü ve imge, tanrı bilimsel bir araç ve dinsel dogmaları dile getiren bir araç haline geldi. Ama bu haliyle dogmanın yani dinsel inancın bir örneklendirilmesinden ve süsünden başka şey değildi artık. Bunun sonucu olarak görüntü ve imge, eski dinlerdeki büyüsel gücünden yoksun kılındı ve simge haline gelerek yeni bir varlık kazandı. Dolayısıyla sanat da, dogmanın hakikatlerini formlar haline getiren bir dil olarak ele alındı. Bunun sonucu olarak, simgenin inancı aktarmasını engelleyecek her öğe bir yana bırakıldı. Bu anlayışta, katışıksız bir manevi hiyerarşi, varlıkların maddi ve somut boyutlarının yerini almıştı.
Kuşkusuz hiçbir zaman salt bilgiyle şiir yazılamaz ve hiçbir sanat yapıtı yalın bilginin boy gösterdiği bir alan değildir. Bilindiği gibi şiir, bilimsel düşünceden farklı olarak soyut kavramlarla değil, imgelerle düşünce yürütme işidir.
Resim