…Bu ani yakınlaşma anı yapısı gereği kısa ömürlüdür. Yabancı yakından tanınan bir kişi haline geldikten sonra, arada yıkılacak barikat kalmaz. Artık üstesinden gelinecek bir yakınlaşma yoktur ortada. Sevilen kişi kendimiz kadar yakından tanıdığımız kişi olup çıkmıştır. Belki de onu da çok az tanıdığımızı söylemek yerinde olacaktır. Eğer diğer insanın yaşam deneyimi derin, kişiliği sınırsız ise, onu hiç bir zaman yakından tanımak mümkün olamaz, ve aradaki barikatları yıkma mucizesi hergün yeniden tekrarlanır. Fakat insanların çoğu, başkalarının kişiliklerini kendi kişiliği gibi kısa zamanda tanır ve tüketir. Böyle insanlar için yakınlaşma sadece cinsel ilişkiyle sağlanır. Diğer kişinin ayrılığını sadece bedensel bir ayrılık olarak düşündükleri için, bedensel birlik, ayrılığın üstesinden gelmektir onlar için. Ne var ki bu tip yakınlaşmaların tümü zaman içinde yavaş yavaş eriyip yiter. Sonuçta kişi sevgiyi yeni birisinde, bir yabancıda aramaya başlar. Yabancı bir kez daha yakın kişi haline dönüşür. Aşık olma süreci yeniden alevlenip hızlanır ye tekrar yavaş yavaş uzaklaşma başlar. Bu da öncekiler gibi yeni bir zafer, yeni bir aşk isteğinin kabarmasıyla son bulur. Her seferinde yeni aşkın, daha önce yaşananlardan farklı olacağı ham hayaline kapılınır. Bu boş düşün doğmasında cinselliğin yanıltıcı yapısının rolü de oldukça büyüktür.