On dokuzuncu yüzyılda bile kadının sanatçı olmak için yüreklendirilmediği apaçık ortadadır. Tam tersine, kadın her vesileyle ağzının payını almış, tokatlanmış, diskurlara muhatap olmuş ve bol bol öğüt dinlemiştir. Şuna karşı çıkma, bunu yalanlama ihtiyacı kim bilir onun aklını nasıl zorlamış ve şevkini nasıl kırmıştı... İşte burada, bir kez daha kadın hareketi üzerinde bu denli etkili olmuş olan o çok ilginç ve anlaşılmaz eril aşağılık duygusunun menziline girmiş bulunuyoruz. Ta derinlerde yatan, o her yerde kendisini görme arzusu, “kadının” aşağı olmasından çok “erkeğin” üstün olmasına yönelik olduğu için, nereye bakarsanız bakın onun sadece sanat alanında değil, muhatabı ne denli alçakgönüllü ve fedakâr ve kendisi için ne kadar minimal düzeyde tehlike arz ediyor olursa olsun, siyasette bile onun önüne dikildiğini görüyoruz.
Sanatçı, vazgeçemediği güzellik ideali ve kendini tamamıyla koparamadığı toplum arasında, kendisi ve başkaları arasında ki bu daimi geliş gidişte kim olduğunu keşfeder.
“1937’de doğdu
Hiç uçurtması olmadı.” (s. 11)
Ölmeden bir sanatçı ile tanışmak isteseniz kim olurdu?
Kitabı okumadan önce de Cüneyt Arkın derdim sanırım bu soruya. Ama okuduktan sonra öyle bir bağ kuruldu ki içimde artık istesem de başka cevap veremem sanırım. Sahi, nasıl bilirsiniz kendisini?
Battal Gazi, Kara Murat, Dünyayı Kurtaran Adam, Türk
1) adın ne?
2) kaç yaşındasın?
3) Saçın uzun mu yoksa kısa mı?
4) Hangi takımlısın?
5) Göz rengin ne
6) sevgilin var mı?
7) saat mi bileklik mi?
8) çocukluğunu özlüyor musun?
Eğer Tanrı sonsuzsa ve insanı yaratmışsa, Tanrı'yı kim yarattı?
Tanrı'ya dair sahip olduğumuz fikre göre, o yaratılmamıştır. Başlangıç noktasına geri dönüyoruz. "sız/ mamış" (in). Yaratılmamış, yaratılmış olmayandır.
Zira Tanrı'nın başka bir Tanrı tarafından yaratıldığını düşünüyorsanız, o zaman bu diğer
''Yazdıkların şiir değilse kalsın”
…
“Aklınla yapayalnız baş başa
Nice alevli geceler geçtin”
…
“Sen sevgileri göğüsle ve ne olur anla”
Cahit Zarifoğlu
Şair Cahit Zarifoğlu ile yaşamları boyunca yolları uzun kesişenlerin kendilerini bahtlı saymaları için çok
esaslı nedenler var. Eğer bu kişiler, şiirin bir Müslüman için yirminci
Sanatçı, vazgeçemediği güzellik ideali ve kendini tamamıyla koparamadığı toplum arasında, kendisi ve başkaları arasındaki bu daimî geliş gidişte kim olduğunu keşfeder. Bu yüzden gerçek sanatçılar hiçbir şeyi küçümsemez; kesin bir hüküm vermek yerine anlamaya çalışır ve birinin yanında yer alacaksa da bu yalnızca Nietzsche'nin deyişiyle hâkimlerin değil işçi ya da entelektüellerden oluşan yaratıcıların hükmedeceği toplumun yanı olabilir.
'Halk bunu anlamaz' lafı , beni öteden beri müthiş kızdırmıştır.
Bu da ne demektir? Halk adına konuşma, çoğunluğun sözcülüğünü
yapma hakkı kime verilmiş ki? 'Halk'ın neyi kavrayıp kavramadığını,
neye ihtiyacı olduğunu, neyi reddettiğini kim bilebilir
ki? Yoksa halkın gerçek merakları , düşünceleri , özlemleri, umutları
ve hayal
İyi okumalar dilerim.
Öncelikli olarak Nezihe Meriç’ten okuduğum ilk kitaptır. Kitap cumhuriyetin ilk yıllarından kesitler sunması, çevreyi bilmek gayesiyle betimleyici bazı unsurların barındırması yönüyle gayet hoşuma gitti. Fakat kendisine bazı olumsuz eleştirelim olacaktır.
Nezihe Meriç kendisini bir öykücü olarak tanımlasa da kendisi
Benim de sohbette en cok sevdiğim şeydir yakınma. Yakınmaları dinlemeyi severim. İşte o zaman insan karşısında konuşan kişiye şöyle bir bakar ve içten içe acır. Hüzünlü bir şeyden bahsetmiyor olsa bile Schacht'ın acıma uyandıran bir yanı var. Duyarlı bir hoşnutsuzluk içinde ise şayet kişi; yani, daha iyiye, daha güzele karşı bir özlem içerisindeyse, Schacht onun için doğru adrestir. Schacht sağduyulu biri. Kim bilir belki de doğuştan bir sanatçı hassasiyetine sahiptir.
SİPER. (ÇANAKKALE)
Siperin içinde askerler. Askerlerden Hat sanatçısı Macit Ayral, yapmış olduğu hat'tı siperin duvarına tutturur, geriler. Diğer askerler hayranlıkla izlemektedirler asılan hat’tı...
1. ASKER Vay be!
2. ASKER Ne zaman yaptın bunu?
MACİT Dün gece.
3. ASKER Helal olsun sana.
4. ASKER Tüm ömrümü versem yapamam böyle bir şey.