DUMAN VE CAM ŞİŞELERİN SANATLA BULUŞMASI!
edebiyathaberleri.com/galeri/113/duma...
Erciş'te Sanat Kursları Halkı Sanatla Buluşturuyor - Edebiyat Haber Portalı edebiyathaberleri.com/haber/1485/erci...
30 Ağustos zaferinden sonra Atatürk'ün cephedeki eşyaları Ankara'ya taşınacaktır.. Atatürk, savaş sırasında okumak için cepheye götürdüğü kitapların masanın üstünde durduğunu görünce bunun nedenini askere sorar.. Boş sandık beklenildiği yanıtını alınca dışarı çıkar ve içi mermi dolu sandıklardan birini yere boşaltarak askere uzatır.. Herkes şaşkınlık içinde bakarken, Atatürk şunu söyler:"Kitapları buna koyun, asıl savaşımız bundan sonra başlıyor".. Biz, o siperde tutunduk mu? Biz, kitap okuyarak avuçlarımıza aldığımız ışığı karanlığa taşıdık mı?. Biz, Atatürk'ün "asıl savaş" dediği cehaletin, bilgisizliğin üstüne kitapla, bilimle, sanatla yürüdük mü?. Atatürk bu sorulara verilen yanıtlarımızda ya gömülü ya da hala nefes alıyor!.. Kitap okudukça, gösterdiği cephede direndikçe, Atatürk yaşayacaktır.. Anısına sonsuz saygı ve hiç dinmeyen bir özlemle..
( Sunay Akın )
Lunaparka gidersin, dönme dolaba binersin. Eğlenirsin, çığlıklar atarsın, şakalaşırsın, mutlu olursun… Sonra vakit dolar ve evine gidersin. Eğlendiğinden, mutluluğundan başka elinde bir şey kalmamıştır geride. Lunaparkta eğlenmenin bir amacı yoktur ama bir anlamı vardır. Mutlu olmuşsundur, dertlerini unutmuşsundur, çocuğunu sevindirmişsindir, yükseklik korkunu yenmişsindir. Hayatta böyledir. Boştur aslında, bomboştur. Ona anlamını sen vereceksin. Sanatla, bilimle uğraşacak ve yaşadığın ânı doya doya yaşayacaksın. Spor yapacak ve deli gibi terleyip rahatlayacaksın. Bir düşmüşe elini uzatıp onu yerden kaldıracaksın. Bir yetimin başını okşayıp, eğitim masraflarını karşılayacaksın. Güneşin batışını izleyip hayran kalacaksın. Yağmurda şarkı söyleyeceksin. Sevgiline sıkı sıkı sarılıp, aşkınız hiç bitmeyecekmiş gibi öpüşeceksin. Bunlar hayata anlam katar, seni ve etrafındakileri mutlu eder. Çocuk gibi, lunaparktan çıkınca “Ama ben parkta sonsuza kadar kalmak istiyorum.” demenin bir anlamı yoktur. Bu çocukluktur, olgunlaşamamaktır, kendini olduğundan yüksek yerde görmektir. Olgun insan, yaşadığını yaşar ve bitiş zili çaldığında da sessizce çıkmasını bilir. Daha fazlasını istiyorum deyip, ortalığı velveleye vermenin ne insanın kendisine ne de etrafındakilere bir faydası vardır.
sessizkuyu.blogspot.com.tr/2015/09/bielmem...
"Akşam eve giderken tekel bayisine uğrayıp 2 paket şiir, 4 şişe roman ve 250 gram karışık film alayım.
Misal ben romanı sek okuyorum. Şiir koku yapmadığı için arada onu da okuduğum oluyor. Öyküye buz atılmaz. Film ise göbek yapıyor.
Akşamları 2 tek okumazsam ellerim titremeye başlıyor. Tedaviye gittim, doktor 'sanatla ilgini keseceksin, karaciğer çökmüş' dedi.
Kitapta durduğu gibi durmuyor yani.."
Bre Zındık
Sanat ilk defa Avrupa’da mı bulunmuştu? Fransa ve İspanya mağaralarında bulunan 35 ila 40 bin yıl öncesine ait el resimleri, hayvan ve insan figürleri sanatın ilk izlerinin Avrupa’da ortaya çıktığını göstermişti.
Başka kıtalarda bulunan resimlerin daha yakın dönemlere ait olması arkeolog ve antropologların uzun yıllar boyunca Afrika ve Asya’daki insanların neden sanatla ilgilenmediklerini sorgulamasına neden olmuş, bunun neticesinde kıtalar arasında zihinsel fark olabileceği ima edilmişti.
İnsanlık tarihi diğer kıtaların neden sanatta bu kadar geciktiklerini sorgularken, Bilim Dergisi Nature’de yayınlanan bazı mağara resimleri bu bilginin yanlış olduğunu gösterdi.
Nature’de yayınlanan Endonezya’da uzun zamandır bilinen çeşitli mağara resimleri en az Avrupa’da bulunan resimler kadar eskiymiş.
Arkeolog çalışmalarına göre modern insan türü 200 bin yıl önce Afrika’da doğup dünyanın farklı bölgelerine yayıldı. Yaklaşık 100 bin yıl önce farklı kıtalara yayılan bu mağara insanları kemikten ve taştan aletler kullanıyor, kabuklardan süslemeler yapıyorlardı.
Endonezya’nın Sulawesi adasında, 1950’lerden beri bilinen mağaralardaki resimlerin yakın tarihli olduğu sanılıyordu. Ancak Avusturalya ve Endonezya ekipleri tarafından yapılan uranyum tarihlendirmesi çalışmalarının ardından bu mağarada bulunan resimlerin 40 bin yaşında olduğunu öğrenildi.
Sanat tarihine ait en eski resimler şimdilerde Endonezya’da bulunurken, bilim adamlarının kıtalar arası zihinsel farklılık teorisi de çürütülmüş oldu.